COVID-19 dünya ekonomilerini ağır şekilde etkiliyor. Durgunluğun ne derinleşeceği, duran ekonomik faaliyetlerin ne zaman başlayacağı ve toparlanmanın ne kadar süreceği konuları belirsiz. Herkesin farklı tahminleri var. İyimser senaryolar, kötümser senaryolar üretiliyor ve tartışılıyor. Kesin olan bir şey var ki, global ekonomide bir ani duruş yaşandı (sudden stop), fakat toparlanma aniden olmayacak. Üretici ve tüketici güveninin yeniden tesis edilmesi, talebin canlanması, tedarik zincirlerinin birden bire çalışmaya başlaması kolay olmayacak. Özellikle hem işsizlik ve gelir kaybı nedeniyle zayıflayan hanehalkı gelirleri, takipteki ve batık krediler sebebiyle daralacak kredi kaynakları, sosyal mesafe kurallarının ve izolasyon alışkanlıklarının sürdürülmesi, şu anda etkilenen ve ülkemizde de mücbir sebep kapsamına alınan sektörler başta olmak üzere talep canlanmasını yavaşlatacak.
Buraya kadar
bahsettiklerimiz, kriz sonrası toparlanma sürecinin konuları olacak. Ancak şu
anda, krizin tam da ortasında hatta derinleşme evresindeyiz. Pek çok sektör
(turizm, taşımacılık, eğlence gibi) faaliyetlerini durdurmuş ya da oldukça
sınırlandırmış durumda. Otomotiv, dayanıklı tüketim, inşaat, perakende gibi sektörler
aniden duran talep ve tedarik zincirlerinin bozulmasıyla faaliyetlerini
yavaşlatmış vaziyette. Bu ortamda tüm devletlerin önceliği başta hanehalkları
ve küçük ve orta ölçekli işletmeler olmak üzere ekonomik aktörlerin hayatta
kalmalarını sağlayacak nakit kaynaklara ulaşmalarını temin etmek. Para
politikalarının yetersiz kaldığı ve güçlü maliye politikası tedbirlerinin
alınması devreye alınması gerektiği açık. Maliye politikası tedbirleri uzun
vadede kamu borçlarının artmasına, yeni vergiler ve enflasyon gibi maliyetlere
neden olabilir. Ancak, şu anda yaşanan kriz, öncelikle bireyleri hem sağlık hem
de ekonomik olarak hayatta tutmayı öncelikli kılıyor.
Şirketlerimize
nakit hibeler, faizsiz ya da düşük faizli krediler yanında zaten kendi
kaynakları (bilanço varlığı) olan KDV alacaklarını hızlı bir şekilde ödeyebilmek
oldukça önemli hale geldi.
Şirket Ortağımız Emrah Akın’ın 5 Nisan tarihli Finansman Krizi İçin Panzehir: Devreden KDV’nin İadesi başlıklı yazısında dile
getirdiği çareyi, tekrara düşmeden ama uygulama detayında neler yapılması
gerektiğine ilişkin bazı fikirlerimi paylaşarak yeniden ele almak isterim.
Yaşanan Acil Sorunlar Neler?
- Gerek
firmalar, gerekse mali müşavirler Home Office uygulamalarına geçtiler hatta pek
çok işyeri fiilen kapandığı için belgelere ulaşmakta ve gerekli dokümantasyonun
hazırlanmasında sorunlar yaşanıyor. 65 yaş üzerindeki meslek mensupları zaten
zorunlu olarak evde kaldıkları için mücbir sebep kapsamındalar.
- Vergi
daireleri alınan idari tedbirler kapsamında az sayıda elemanla görev yapıyor.
Memurlar ve yöneticiler haftanın belli günlerinde dönüşümlü olarak görevde
oluyorlar.
- Vergi
daireleri mükellefleri daireye kabul etmedikleri için sorunların görüşülmesi ve
çözülmesi aksıyor.
- Karşıt
incelemelerin yapılması fiziki imkansızlıklar ve seyahat kısıtlamaları
sebebiyle aksıyor.
- Mücbir
sebep kapsamındaki mükelleflerin Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında vermeleri
gereken KDV beyannamelerinin ve BaBs formlarının ertelenmesi, önümüzdeki
dönemde bu firmalardan mal ve hizmet alan firmaların iade taleplerine ilişkin
olarak vergi dairelerinde yapılacak kontrolleri aksatacak ve KDVİRA
raporlarında gereksiz sorgulamalara sebep olacak.
Olağanüstü bir
dönemden geçtiğimiz kesin. Olağanüstü dönemlerde rutinin dışında önlemler almak
ve doğru önceliklere odaklanan çözümler geliştirmek zorundayız.
Ekonomi
politikasındaki önceliğin, işletmelerin ayakta kalmasını sağlayacak, krizden
çıktıktan sonra ekonomik büyümeyi yeniden gerçekleştirecek hizmet ve üretim
tesislerini korumak olması gerekiyor. O nedenle, bu işletmelerin şu anda
finansmana hızlı bir şekilde ulaşması, ödemelerini aksatmaması, istihdamdan
vazgeçmemesi ve üretime devam edebilmesi için devletten olan KDV alacaklarının
ödemelerinin hızlandırılması önem taşıyor.
OECD tarafından
hazırlanan “Tax and Fiscal Policy in Response to the Coronavirus Crisis:
Strengthening Confidence and Resilience” Raporunda önerilen çarelerden
biri de KDV iadelerinin hızlandırılması. Burada vergi güvenliği sağlamak ve
vergi kaçakçılığına yol açmamak için firmaların geçmiş vergi sicillerine göre
farklılaştırılmış uygulamalara da gidilebileceği belirtiliyor.
Çözüm İçin Neler Yapılabilir?
- Öncelikle,
vergi iade süreçlerinin yavaşlayacağı bu ortamda 2019 yılından geçerli olmak
üzere 7104 sayılı Kanunla getirilen KDV iade taleplerinin takip eden iki yıl
içinde talep edilebileceği koşulu kaldırılmalıdır.
- Yine
aynı Kanunla KDV Kanunun 32’nci maddesine konulan yetki ile imalatçı
ihracatçılara KDV iadelerinin yüklenilen KDV hesaplaması yerine ihracat
tutarının belli bir oranı esas alınarak yapılabileceği şeklindeki düzenlemeye
işlerlik kazandırılmalıdır. Burada tabi ki gerçekçi oranlar belirlenmelidir.
Örneğin; mükellefin daha önceki dönemlerde aldığı iadelerin ortalaması esas
alınarak bir oran da belirlenebilir. Özellikle bu şekilde tespit edilen oranda
iade talep eden mükelleflerden “İndirilecek KDV Listesi” ibrazı şartı da
aranmaksızın iadelerin hızlı bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. Bu noktada
vergi güvenliğini sağlamak bakımından firmalarda geçmiş sicilleri ile ilgili
belli koşullar aranabilir. Örneğin daha önce beyannamelerini düzenli olarak
vermiş olmak, vergi borcu bulunmamak, daha önceki belli sayıda dönemde inceleme
ya da YMM Raporu ile iade almış olmak, tam tasdik sözleşmesi bulunmak, belli
kapasite koşullarını sağlamak, özel esaslarda bulunmamak gibi şartlar
getirilebilir. Mükelleflerin alt firmaları zaten Ba formları ile de tespit edilebilmektedir.
Yurt dışından alışları da yine Gümrük İdaresi üzerinden kontrol
edilebilmektedir.
- İndirimli
Orana tabi işlemlerden kaynaklanan iadelerde yüklenilen KDV hesaplaması
yapılmamalıdır. Bunun için kanun değişikliği yapılması gerekmektedir. Aynen
tevkifatlı işlemlerden kaynaklanan iadelerde olduğu gibi, yapılan oran indirimi
kadar devreden KDV’nin iadesine imkan sağlanmalıdır. Mükelleflerin tahsil
edecekleri KDV yüklendikleri KDV’yi gidermelerine olanak sağlayacakken, Yürütme organının idari kararları ile yapılan
oran indirimleri ile nihai tüketiciye yansımayan KDV yükleri bu tür mal ve
hizmetleri üretenlerin üzerinde kalmaktadır.
- İndirimli
orana tabi işlemlerden kaynaklanan iadelerde YMM Raporlarının takip eden yılın
sonuna kadar verilme şartı da kaldırılmalıdır. Şu anki düzenlemede 2020 yılı
sonuna kadar vergi dairesine ibraz edilmesi gereken 2019 yılı indirimli orandan
doğan KDV iadesi raporlarının hazırlanması ve süresinde teslimi neredeyse
imkansız hale gelmiştir. Halihazırda
geçmiş yıllara ait (örneğin 2016, 2017, 2018) indirimli orandan doğan KDV iade
çalışmaları devam eden mükelleflerin bu sene sonuna kadar 2019 yılına ilişkin
YMM raporlarını yetiştirmeleri gerekmektedir.
- Mahsuben
iadelerin kapsamı genişletilerek, şirketlerin ortaklarının, grup firmalarının,
tedarikçilerinin (en yüksek mal ve hizmet alımı yaptıkları belli sayıda firma
olabilir) vergi borçlarına mahsup istemesine imkan tanınarak sadece iade talep
eden firmaların değil, onlar tarafından yapılacak ödemelere bağımlı olan diğer
firmaların da finansmana erişimlerine destek sağlanmalıdır.
- Kısmi
KDV Tevkifatı uygulaması geçici olarak durdurulmalıdır. Özellikle Kamuya hizmet
veren firmaların hakediş ödemelerinden KDV tevkifatı yapılmamalıdır.
- Bekleyen
KDV İade incelemelerine öncelik verilmelidir.
- KDVİRA
raporlarının bir kere çekilmesi ve cevaplandırıldıktan sonra yeniden rapor
çekilmemesi sağlanmalıdır.
- Vergi
dairelerinde mevcut işlem gören iade taleplerinde KDVİRA raporlarına göre
sorunsuz görünen tüm tutarlar, beklenmeksizin iade edilmelidir.
- Mücbir
sebep kapsamındaki firmalardan alışlarla ilgili olarak, mücbir sebep nedeniyle
uzayan süreleri takip eden 30 ya da 60 gün içinde bunlarla ilgili izahatın
yapılması kaydıyla iadeler şimdiden yapılmalıdır.
Sonuç olarak,
işletmelerin finansman kaynaklarına en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde, ileride
kamu maliyesine daha yıkıcı etkileri olabilecek uygulamalardan önce firmaların
gerçek alacağı olan ve öncelikle kamuya olan borçlarının ödenmesinde
kullanabilecekleri KDV iadesi alacaklarının bir an önce kullanılabilir bir
likit varlığa dönüşmesinin sağlanması piyasaya can suyu olacaktır. Zaten uzun olan KDV iade prosedürlerinin
yaşanan izolasyon ve kısıtlama ortamında yürütülmesi daha da zor bir hale
geldiği dikkate alındığında, firmaların mevcut yasal haklarını en etkili
şekilde kullanabildikleri, ancak bunu yaparken vergi güvenliğinin de
gözetildiği çarelerin mümkün olduğunu düşünüyoruz.