Yeni Yapılandırma Teklifinde İki Özellikli Konu; Kâr Payları ve Debt Push-Down

Yayınlanma Tarihi: 31 Ocak 2023


Yeni Yapılandırma Teklifinde İki Özellikli Konu; Kâr Payları ve Debt Push-Down.

 

Geleneksel hale gelen vergi yapılandırmalarının veya aflarının kaçıncı yeni vergi yapılandırması veya affı olduğunu artık saymayı bıraktık. Af veya yapılandırma düzenlemelerinin, düzenli vergi ödeyenleri ve vergi adaletini bozduğu açık ancak burada bu adil mi? değil mi? tartışmasından ziyade bu yapılandırmalarının mali etkisini bir yana bırakırsak adaleti sağlamada daha etkili bir şekilde uygulanabileceğini düşündüğümü de belirtmek isterim. İçinden geçtiğimiz ekonomik zorluklar dikkate alındığında şirketlerin ödeme güçlükleri, dayanağı zayıf tarhiyatlar, yargı süreçlerinin çok uzun sürmesi ve benzeri birçok neden böyle bir “yapılandırma kanunu” çıkarılmasını desteklediği açıktır. Ancak, geleneksel hale gelen matrah artırımı, stok affı, kasa affı gibi gerçekten “AF” konularına yer verilmesi, işte gerçekten vergi adaletini, vergi ödeme alışkanlığını bozduğu ile kalmamakta gerçekte vergisini düzenli ödeyen mükellefleri de uyum sistemi dışına çıkmaya teşvik etmektedir. Dolayısıyla, yapılandırmaya “evet” ancak af kısımlarına “hayır” demek istiyorum.

Bu defa yine 27 Ocak 2023 tarihinde 239 sayılı yeni bir Kanun Teklifi TBMM’ye sunulduğunu birçoğumuz hızlı bir şekilde duyduk, gördük ve maddeleri inceledik. Uzun süredir vergi çevrelerinde sözü edilen ve beklenen yeni vergi yapılandırması bazı yönleriyle de vergi affı nihayet ortaya çıktı. Kapsam oldukça geniş olmasına rağmen henüz beyanı yapılmayan 2022 yılına ilişkin matrah artışını haliyle kapsamıyor. .

Genel itibariyle bakıldığında yeni vergi yapılandırma kanun teklifinin büyük ölçüde önceki geniş kapsamlı yapılandırmalara benzediği ancak bazı konulara da ilk defa yer verildiği gözlemlenmiştir. Kanun teklifi sadece yapılandırma düzenlemesinden oluşmuyor. Aynı zamanda GVK, KDV, Damga ve en önemlisi Kurumlar Vergisi Kanunları ile diğer bazı kanunlarda da düzenlemeler içeriyor.

Kâr Payları İlk Defa Matrah Artırım Kapsamına Alınıyor

Söz konusu kanun teklifinde yeni getirilen en önemli yeniliğin kâr payı ödemeleri için de artık matrah artırımı ile koruma imkânının olduğu söylenebilir. Bu zamana kadar yapılan yapılandırmalarda Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahları başta olmak, KDV ve ücret, serbest meslek kazançları yıllara sari inşaat onarım işleri, kira stopajları için muhtasarlarda vergi artırımı imkanları yer alırken, ilk defa kar payı ödemelerinin de matrah artırımı kapsamına alınmasını olumlu buluyoruz.

Kar paylarının matrah artırımı kapsamına alınması neden önemli? Geçmişte yapılan matrah artırımlarında, örneğin KV için matrah artırıldığında vergi incelemesi muafiyeti söz konusuyken bu defa transfer fiyatlandırması, yurtdışı ödemeler başta olmak üzere KV stopaj muafiyeti bulunmuyordu. Bu da bir nebze mükellefleri matrah artışı yapmalarına rağmen tam anlamıyla stopaj açısından muafiyet sağlanamadığı için özellikle bu konular incelenerek birçok ihtilafa neden olunduğunu yaşadık. Dolayısıyla getirilecek bu imkân ile gerek normal kâr dağıtımları gerekse örtülü kazanç dağıtımlarına da bağışıklık sağlanıyor.

Kanun teklifinin 5 inci maddesinde belirtildiği üzere, kar payları için matrah artırımı imkânından yararlanabilmek için KV matrah artırılan tutarların % 80 inden az olmamak üzere artırılan matrahlar üzerinden % 15 stopaj ödenmesi gerekmektedir.  Ayrıca kâr payları için matrah artırımı için Gelir veya KV açısından da matrah artırımında bulunmak şart.  Peki, artırılan kâr payı stopaj matrahları üzerinden % 15 ödenecek verginin tarafı uluslararası bir şirket ise ne yapılacak? ÇVÖ Anlaşmaları malum iç mevzuatın üzerinde hüküm ifade etmektedir. Dolayısıyla birçok ÇVÖ Anlaşmasında kâr payları üzerinden malum daha düşük stopaj uygulamaları var. Dolayısıyla burada ödenecek % 15 vergiyi bir kâr payı stopajı olarak ele alırsak, anlaşma hükümleri devreye girebilir. Ancak stopajdan bağışıklık kazanmak için ödenen herhangi bir vergi olarak dikkate alırsak anlaşmanın konusu dışında kalabilir mi? tartışılır. Dolayısıyla bir yandan bağışıklık sağlanırken diğer yandan başka ihtilaflara yol açmamak üzere bir belirleme yapmak gerekebilir.  

Sonuç olarak  kâr payına yönelik muhtasar beyan matrahlarının artırımı ilk defa uygulanacak olup ihtilaf yaratmaması için konunun ÇVÖ Anlaşmaları uygulamaları ayağı ile ilişkisinin netleştirilmesi gerekir.

Debt Pushdown’ dan neden vazgeçiliyor?

Yapılandırma kanun teklifinin aynı zamanda Gelir ve Kurumlar Vergisi ile diğer bazı kanunlarda da değişiklik getiren maddeleri içerdiğinden bahsetmiştik. Bunlardan biri de teklifin 19 uncu maddesindeki İngilizce tabiriyle debt-pushdown olarak bilinen yapıya izin verildiğini görüyoruz.  

İngilizce tabiriyle “Debt Push-down” olarak ifade edilen Türkçe’de ise “Borcun İştirake Nakli” olarak ifade edebileceğimiz yapı, yaygın olarak kullanılan ancak birçok ülke vergi kanunlarına göre izin verilmeyen bir yöntemdir. Bu yapıda tipik olarak, başka bir şirkete, payları satın alarak doğrudan iştirak etmek yerine, öncelikle bir SPV (özel amaçlı şirket/araç) kurulmakta, kurulan SPV doğrudan söz konusu iştirak hisselerini satın almak için finansman temin etmekte ve SPV daha sonra hedef şirketin hisselerini satın alarak iştirak etmekte ve sonrasında SPV ve hedef şirket ile vergisiz birleşerek böylece hedef şirkete iştirak edilmeden önce kullanılan borç ve faizleri birleşen şirkete intikali sağlanmaktadır. Tabii yapının getirisi SPV’nin başlangıçta katlandığı finansman giderlerinin, birleşmeden sonra yeni şirket kârından indirilerek vergi avantajı sağlamasında yatmaktadır.  

Bu sistem özellikle kârlı şirketlere iştirak etmede oldukça vergi avantajı sağlayan bir yöntem olduğu için bugüne kadar KV uygulamalarında buna izin verilmemekteydi. KVK 5/3 maddesinde, iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderlerinin sadece bu iştirak hisselerini alan şirket nezdinde indirimine izin verilmekte ancak bu şirketin iştirak ettiği şirket ile birleşmesi halinde yeni şirket kârlarından bu hisselerin indirimine izin verilmemektedir. Kanun teklifinin 19 uncu maddesindeki düzenlemeye baktığımızda, maddenin; “Kurumların, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararların, istisna dışındaki kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez. Şu kadar ki, iştirak hisseleriyle ilgili finansman giderleri, Kanunun 19 uncu maddesi kapsamında yapılan devir işlemleri sonrasına isabet edenler de dâhil olmak üzere kurum kazancından indirilebilirşeklinde değiştirilmektedir.  Ayrıca teklifin Geçici -1 inci maddesiyle de konuyla ilgili devam eden incelemeler ve tarhiyatlar sonlandırılmaktadır.

Yapılan bu düzenlemenin ekonomik etki analizi nedir? Neden getiriliyor? gerekçede açıklama yok. Ancak Dünya uygulamalarına baktığımızda birçok ülkenin bu uygulamayı “anti-abuse” yani kötüye kullanım olarak nitelediği ve bu tür bir finansman gider indirimine izin vermediğini görüyoruz.  Örneğin bu uygulama 2020 yılında Polonya’da açıkça engellenmiştir[1].  Bununla birlikte bazı AB ülkelerinde özellikle ATAD (Anti Tax Avoidance Directive) kapsamında finansman gider kısıtlaması olduğu dikkate alındığında ki bu EBİTDA’nın % 30 ile sınırlıdır, bu sınıra kadar indirilebileceği yorumlarına rastlamak mümkün. Japonya da ise benzer şekilde debt push-down uygulamasına vergi kanunlarınca izin verilmemekte ancak mahkeme, bu işlemin altındaki ekonomik gerekçeye bakılması yani gerçekten bir ekonomik neden olduğu durumda izin verilebileceği görüşleri mevcut. Bizim uygulamamızda ise finansman gider kısıtlamasının olması mı? Yabancı yatırımcıların çekilmesi mi?  bu yönde adım atmaya neden oldu bilinmez? Ancak borç kullanarak Türkiye’de bir şirket hisselerini alıp sonradan devir suretiyle birleşme olduğunda bu giderler kanun teklifi yasalaşırsa birleşilen şirket karından indirilebilecek. Bunu da vergi harcamasını artırıcı bir adım olarak not etmek gerekir.

 

Timur Çakmak

KPMG Türkiye Vergi Bölümü Başkanı

Timur Çakmak
Vergi Bölüm Başkanı, Şirket Ortağı
tcakmak@kpmg.com