"Türkiye- Yıl Sonu
Transfer Fiyatlandırması Düzeltmeleri" bu sene bir başka...
Bir Şirketler Grubuna dahil olan, özellikle Çok Uluslu Bir Grubun parçası
olan ya da yurtdışına yatırımları olan Şirketlerin, kendi aralarında
gerçekleştirmiş olduğu mal, hizmet, gayrimaddi hak alım/satım ve finansman gibi
işlemlerde uygulamış oldukları fiyatların emsallere uygunluk prensibine göre
belirlenmesi gerekmektedir. Emsallere uygunluk prensibinin uygulanması için
kullanılması gereken transfer fiyatlandırması yöntemleri OECD ve Türk
Transfer Fiyatlandırması mevzuatında yer almaktadır. Bu yöntemlerden biri de
transfer fiyatlarının emsallere uygunluğunu belirlerken “net karlılığı” esas
alan tek taraflı bir yöntem olan “İşleme Dayalı Net Kar Marjı Yöntemi”dir.
Bu yöntemin uygulanmasında; karlılığına odaklanacak taraf (daha rutin
faaliyet gösteren taraf) belirlenmek suretiyle, söz konusu tarafın
faaliyetlerine ve emsallerine uygun kar marjı elde etmesi sağlanmaktadır.
Ülke İdarelerinin; İşleme Dayalı Net Kar Marjı yönteminin uygulanması ile
birlikte rutin şirketlere bırakılan kar marjlarını eleştirmesi oldukça
sık karşılaşılmaktadır. Söz konusu durum; vergi ihtilaflarına yol açmaktadır.
OECD BEPS 2.0 Sütun 1 Tutar B insiyatifi de aslında rutin faaliyetlerin
transfer fiyatlandırması açısından düzene sokularak söz konusu ihtilafların
önüne geçilmesini amaçlamaktadır.
Ülkelerde bırakılan kar marjları dışında dikkat edilmesi gereken diğer konular da mevcuttur. Bunlardan biri İşleme Dayalı Net Kar Marjı Yöntemini uygulanması için yapılacak transfer fiyatlandırması düzeltmelerinin hangi finansallar dikkate alınarak yapılacağıdır. Bilindiği üzere Türkiye'de Şirketler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Türk Vergi Usul Kanunu (VUK) hükümleri uyarınca iki ayrı finansal raporlama zorunluluğuna tabidir. TTK'ya göre; Finansal raporlamanın uluslararası muhasebe standartlarına (UMS/UFRS) uygun olarak tutarlılığını ve doğruluğunu tasarlamayı amaçlayan Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) ve Türkiye Muhasebe Standartları (“TMS”) uygulanmaktadır. Öte yandan vergi mükelleflerinin mali tablolarını Tekdüzen Hesap Planına göre hazırlamaları gerekmektedir. VUK'a göre hazırlanan mali tablolar, kanunda belirtilen ve tek düzen hesap planının kullanılmasını içeren muhasebe standartları esas alınarak hazırlanırken, mali tablolar vergi amaçlı hazırlanmaktadır. Bu hesaplara genel olarak “Yasal Hesaplar” adı verilmektedir. Vergiler; Yasal Hesaplara göre hesaplanmaktadır. Türkiye’de esas olan defter ve kayıtların vergi amaçlı tutulmasıdır. Bununla birlikte Şirketler; hem TTK gereği hem de Grup raporlaması amacıyla uluslararası finansal raporlama standartlarına uygun finansallar da hazırlamaktadır. Aslında Şirketler genelde tek düzen hesap planı ve Vergi Usul Kanunu’na göre defter ve kayıt tutmakta ve yapılan bazı düzeltmeler ile TFRS’ye ve sonra UFRS’ye dönmektedir. Diğer ülke örneklerine bakınca mükelleflerin genelde kendi ülkeleri tarafından ilan edilen genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine (GAAP) göre hazırlanan finansallara göre defterlerini tuttuğunu (örneğin Alman GAAP) bu kayıtların UFRS’den farklılıkları olabildiğini ve vergi hesabı için temelde bu finansalların esas alınıp “book to tax” olarak ifade edilen vergi düzeltmelerinin yapıldığını anlıyoruz. Türkiye’de farklı olan durum esas finansalların vergi amaçlı tutulması ve kapsama giren mükelleflerin TFRS doğrultusunda ayrı finansallar çıkartması, aynı zamanda VUK’a göre düzenlenen finansallarda da vergi hesabı için yine bazı düzetlemeler yapılılyor olmasadır. Dolayısıyla, Türkiye için ise vergi esaslı tutulan kayıtlar ile TFRS ve aynı zamanda UFRS arasında önemli farklılıklar olabilmektedir.
Özellikle 2024 yılında yasal kayıtlarda yapılacak ve gelir tablosunu
etkileyecek enflasyon muhasebesi uygulaması ile TFRS kapsamında uygulananacak
enflasyon muhasebesi standartının farklı olması da finansallar arasındaki
farklılıkları arttıracaktır. Durum böyle olunca; sene sonu transfer
fiyatlandırması düzeltmelerinde esas alınacak finansalların ne olduğunun
değerlendirilmesi oldukça önem kazanmaktadır. Bununla birlikte, asgari
küresel kurumlar vergisinin yürürlüğe girmesiyle, UFRS’ye göre hazırlanan
finansalların emsallere uygun olması zorunluluğu da unutulmamaldır. Özetle
transfer fiyatlandırması yıl sonu düzeltmeleri birden fazla bilinmeyeni olan
denkleme dönmüş durumdadır.
Kurumlar vergisi, vergi amaçlı tutulan yasal kayıtlar esas alınarak
hesaplandığı için transfer fiyatlandırması düzeltmelerinde yasal
kayıtların esas alınması temel yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla
birlikte ülkelerdeki farklı muhasebe standartları nedeniyle emsal
analizlerinde yer alan şirket finansalları ile VUK finansalları
karşılaştırmak “elma elma” karşılaştırma yapılmasının önüne geçmektedir. Ayrıca
Gruplar; ülkelerdeki transfer fiyatlandırması karlılıklarını monitor
ederken kendi Grup raporlamalarına göre oluşan finansallara bakmayı kendi
ülke idarelerine karşı daha savunabilir bulmaktadır. OECD Sütun 1 Tutar B
uygulaması da yine UFRS’ye göre hazırlanan finansalları esas alacaktır. Küresel
asgari kurumlar vergisi de düşünülünce; Türkiye’nin de TFRS’ye göre oluşturulan
finansallara göre transfer fiyatlandırması düzeltmeleri yapabiliyor olmasının
önünün açılması gerekebilir. Kar dağıtımı konusunda da VUK ve TFRS
finansallarından hangisinin kullanılacağı ile ilgili düzenlemede TFRS
kayıtlarının kullanılması durumunda dağıtılacak karın VUK’a göre tutulan
kayıtlarda bulunan kar dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşması
mümkün olmayacağı gibi, TFRS esas alınarak yapılacak transfer fiyatlandırması
düzeltmelerinin de yasal kayıtlarda belirli bir karlılığı sağlaması şartıyla İdare
tarafından kabul edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Asgari küresel
kurumlar vergisi ile küresel verginin VUK yerine UFRS’na göre hazırlanmış
finansallardan hesaplanması ile yine transfer fiyatlandırması
analizlerininin de UFRS’ye göre yapılabilmesi değerlendirilmelidir.
Ayrıca UFRS’ye göre yapılan düzeltme sonucu yasal kayıtlarda emsallerden daha
düşük/yüksek bir karlılık doğması durumunda beyanname üzerinden yapılacak
tek taraflı düzeltmelerin de mümkün olabileceği akıllardan çıkmamalıdır.
Bunun dışında diğer önemli konu da enflasyon muhasebesi sonrasında;
İşleme Dayalı Net Kar Marjının uygulanmasında hangi Kar Düzeyi Göstergesinin
dikkate alınması gerektiğidir. Normal şartlarda özellikle rutin dağıtıcılar
için genelde Faaliyet Kar Marjı (OM ya da EBIT) hedef kar marjı olarak dikkate
alınmaktadır. Gerek yasal gerekse UFRS’ye göre enflasyon muhasebesi uygulanmış
finansallarda Faaliyet Kar Marjları; enflasyon muhasebesi uygulanmamış
sonuçlara nazaran değişiklik gösterecektir. Örneğin yasal kayıtlara göre
enflasyon muhasebesi sonrası faaliyet kar marjında düşüş, UFRS’ye oluşturulan
finansallarda enflasyon muhasebesi standartı sonrası daha yüksek faaliyet kar
marjları olabilmekte ya da tam tersi sonuçlar da doğabilmektedir. Bu durumda
hangi finansallar baz alınacaksa; transfer fiyatlandırması düzeltmelerinin
enflasyona tabi mi yoksa enflasyon düzeltmesi öncesi mi olması gerektiği
değerlendirilmelidir. Ayrıca enflasyon muhasebesi sonucu oluşan ve
genelde sermaye endeksi sonucu ortaya çıkan ve Faaliyet Kar Marjı altı
kalemlerde muhasebeleşen enflasyon muhasebesi zararının/karının da transfer
fiyatlandırması düzeltmesinde dikkate alınıp alınmayacağı önemli bir konu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında rutin bir Şirketin; Faaliyet Kar marjı
seviyesinde kar elde etmesi beklenirken söz konusu Şirketin sınırlı risklerine
istinaden vergi öncesi seviyesinde de zararda olması beklenmemektedir. Bu
sadece enflasyon muhasebesi için değil kur farkları ya da finansman gideri için
de geçerli olup OECD rehberinde de yapılan açıklamalar doğrultusunda transfer
fiyatları ile ilişkilendirilebilen kalemlerin hesaplamaya dahil edilmesi genel
yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yukarıdaki açıklamar ışığında; günümüzde vergi konusunda çok farklı yerel
ve uluslararası yeni düzenlemeler hayatımıza girerken, özellikle yıl sonu
transfer fiyatlandırması düzeltmelerinin de karmaşıklaştığı ve önemle takip
edilmesi gerektiğini dikkatinize sunmak isteriz. Ayrıca söz konusu
düzeltmelerin dolaylı vergiler; özellikle gümrük vergileri açısından
değerlendirilmesi de çok önemlidir.