Ticaret Sicilde Yaşanan Temel Sorunlar

Yayınlanma Tarihi: 24 Temmuz 2024


İ. HALİL BAĞDINLI

TİCARET SİCİLDE YAŞANAN TEMEL SORUNLAR

Global bazda yaşanan ekonomik ve finansal sorunların ülkemizde de ciddi yansımaları olmakta ve iş hayatı daha önce tecrübe etmediği çoklu problemlerle yüzleşmiş bulunmaktadır. Yaşanan problemlerin büyüklüğü işletmeleri derinden etkilemekte, bu süreçte de işletmeler yeni pazarlar bulunması, üretimde verimlilik artışları gibi çözümler yanında sermaye artışı, birleşmeler gibi farklı yöntemlerle de optimal çözümler üretmeye çalışmaktadırlar. Ancak üretilen bazı çözümler Ticaret Sicil Müdürlüklerine takılmakta ve adım atılamaz hale gelinmektedir.

Ticaret sicil işlemleri şüphesiz iş hayatında özel bir güvence oluşturmakta, işletmelerin tapu kayıtları gibi ortakların tüm hakları resmi kanalda güvenceye alınmaktadır. Ticaret Sicil bu süreçte yasal düzenlemelerle hareket etmekte, ancak bazı durumlarda da gerek yasal düzenleme ve gerekse de uygulama ve yorum farklılıkları da ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle İdarenin Ticaret Sicil işlemlerinde iş hayatının gerçeklerini daha fazla göz önünde bulundurarak düzenlemeler yapmasında fayda görüyoruz.

Bu kapsamda yaşanan en ciddi sorunların başında sermaye artırımları gelmektedir. Özellikle teknik iflas durumundaki şirketlerin sermaye artışına karar vermeleri yeterli olmamakta, Ticaret sicilin itirazlarını da aşmaları gerekmektedir.

 

Bilindiği üzere teknik iflas olarak kısaca ifade edilen durum “Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu” başlığı altında Türk Ticaret Kanunu’nun 376. Maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan madde konuyu, aşağıdaki şekilde 3 durumu dikkate alarak ele almakta ve düzenlemektedir.

 

- Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması

- Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması

- Şirketin borca batık durumda olması, daha açık ifadeyle sermayenin tamamının tüketilmesi ve varlıkların borçları ödemeye yetmemesi.

Bu üç durumdaki firmaların, sermaye artırımlarına dair usul ve esaslar ise “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğin” 10. maddesi ile yapılmıştır. Bu düzenleme uyarınca;  

 

“Halka açık anonim şirketler için sermaye piyasası mevzuatı hükümleri saklı kalmak kaydıyla genel kurul tarafından;

a) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verilebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında nakdi sermaye taahhüdü Kanunun 344 üncü ve 585 inci maddelerine uygun olarak ödenir.

b) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içerisinde korunmasını sağlayacak tutarın sermaye artırımının tescilinden önce ödenmesi zorunludur.

c) Aynı genel kurul toplantısında, bedelleri tamamen ödenmek suretiyle, (b) bendindeki koşul aranmaksızın, sermayenin istenilen düzeyde artırılmasına ve daha sonra azaltılmasına karar verilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilecek işlemler sonucunda, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içinde korunması zorunludur.”

 

 

Özellikle bu düzenleme ile getirilen, borca batık durumdaki şirketlerde sermaye artışının mevcut sermayenin yarısını koruyacak tutarda olması zorunluluğu uygulamada ciddi sorunlara yol açmaktadır. Örneğin 10.000.000 TL sermayeli şirket geçmiş yıllar boyunca 15.000.000 TL zarar etmişse, borca batık duruma gelinmekte, şirket öz kaynağı (– 5.000.000 TL) olmaktadır. Bu durumda sermaye artış kararı alınırsa, Ticaret Sicil 10.000.000 TL sermayenin en az yarısına ulaşılmasını şart koştuğu için en az 10.000.000 TL tutarında sermaye artışı yapılmasını beklemekte, bu tutarın altındaki tüm sermaye artışları ret edilmektedir. Bu durumda bu tür sınırlamalar işletmelere hiçbir taze kaynağın girmemesi gibi sonuç doğurmaktadır.  Bu konuda anılan tebliğe eklenen geçici madde ile 1/1/2025 tarihine kadar, Kanunun 376 ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısı dikkate alınmayabilir.” şeklinde yapılan düzenleme ile olumlu bir adım atılmış olmakla birlikte, özellikle borca batık şirketlerde nakdi sermaye artışına hiçbir şekilde sınırlama getirilmemesi gerektiğini düşünmekteyiz.   

 

Teknik iflas durumunda yaşanan bir diğer sorun ise “Birleşme” işlemlerin de yaşanmaktadır. Zira Ticaret Sicil uygulamada, birleşme işlemlerinde birleşilen şirketteki sermayenin birleşme sonrasında en az yarısının korunmasını şart koşmaktadır. Bu talep uygulama da, bir çok birleşmeyi imkansız hale getirmektedir. Bu konuda, Ticaret Sicilin en şaşırtıcı uygulaması ise teknik iflas durumunun hesaplanması konusunda yaşanmaktadır. Ticaret Sicil birleşme durumunda teknik iflasın hesaplanmasında, yukarıda bahsedilen kur farkları ve 2020 ile 2021 yıllarına ait kiralama, amortisman ve personel giderleri dikkate alınmaz yönündeki düzenlemeyi birleşme için kabul etmemektedir. Dolayısıyla aynı konuda iki farklı uygulama ile karşılaşılmaktadır. Bu nedenle yapılacak düzenleme ile, birleşme işlemlerinde de birleşilen şirkette sermayenin en az yarısının korunup korunmadığının hesabında, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 2020 ve 2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının da dikkate alınmaması sağlanmalıdır.

 

Ticaret sicilde yaşanan bir diğer önemli sorun ise, sermaye artırımında önceki sermayenin bir bölümünün ödenmemesi durumunda yaşanmaktadır. Bu konuda TTK’nun 456/1. Maddesinde aşağıdaki düzenlemeye yer verilmiş olmasına rağmen uygulamada sorunlar yaşanmaktadır;

 

İç kaynaklardan yapılan artırım hariç, payların nakdî bedelleri tamamen ödenmediği sürece sermaye artırılamaz. Sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarların ödenmemiş olması sermaye artırımını engellemez.”

 

Ticaret sicil uygulamada önceki sermayenin bir kısmının ödenmediği durumda sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarın ne olduğuna karar verememekte ve genellikle önceki sermayenin tamamının ödenmediği durumlarda tutarına bakmaksızın yeni sermaye artışına izin vermemektedir. Özellikle küçük ortakları koruyucu olduğunu düşündüğümüz bu düzenleme bazı durumlarda iyi niyetli olmayan küçük ortakların şirkete ciddi zarar vermesi sonucunu da doğurabilmektedir. Bu nedenle idarenin mutlaka           sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarın” ne olduğuna karar vermesinde fayda görüyoruz.

 

İş hayatının çok zorlu sürecinde Ticaret Sicil işlemlerinde ortakların haklarını koruyucu düzenleme ve uygulamalara devam edilirken, gerek sermaye artışını kısıtlayan, gerek birleşmeleri imkansız hale getiren düzenleme ve uygulamaların da gözden geçirilerek ülkemiz realitesine uygun düzenlemeler yapılmasında fayda görüyoruz. 

 

             

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İ. Halil Bağdınlı
Tam Tasdik, Şirket Ortağı
hbagdinli@kpmg.com