Şirketlerin kendi hisselerini
satın alması bir nevi vergi teşviki olarak kullanılabilir mi?
6102 Sayılı Türk Ticaret
Kanunu'nda (TTK) yer alan hükümler, nominal sermayenin onda biri tutarındaki
payların anonim şirketler tarafından herhangi bir gerekçe veya istisnai durum
olmaksızın iktisap edilmesini düzenlemektedir. Bu düzenlemeler, Kanun'un 379
ila 389'uncu maddelerinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Bu kapsamda, sadece bedeli
ortaklar tarafından tamamen ödenmiş paylar iktisap edilebilir. Bir şirket,
kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir
işlem sonucu aşacak bir miktarda ivazlı olarak iktisap edemez. Şirket, kendi
paylarını iktisap etmek istiyorsa, bu konuda genel kurulun yönetim kurulunu
yetkilendirmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu yetki en fazla beş yıl için
geçerlidir ve iktisap edilecek payların itibarî değerleri, ödenebilecek bedelin
alt ve üst sınırları ile birlikte belirtilmelidir. Her izin talebinde yönetim
kurulu, kanuni şartların sağlandığını belirtmelidir.
Bu uygulamadaki diğer bir
sınırlandırma ise iktisap edilecek payların bedelleri düşüldükten sonra,
şirketin net aktifinin, en az sermayesi ile bağlı yedek akçelerin toplamı kadar
olmasıdır.
TTK, bu konuda bazı şartlarla
şirketlere serbestlik tanımıştır.
Şirketin kendi payını iktisap
etmesi değer artış kazancı mıdır yoksa kar dağıtımı mıdır?
Şirketlerin ortaklarından iktisap
edeceği hisselerin satan ortak açısından “değer artış kazancı” olarak
değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir. Bu durumda; Gelir Vergisi Kanunu (GVK)
Mükerrer 80 inci maddesine göre 2 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse
senetlerinin satışından elde edilen kazanç vergiden istisna olmakla birlikte 2
yıl geçmeden yapılan satış işlemi nedeniyle elde edilen kazancın vergiye tabi
olması söz konusudur. Ayrıca, aynı Kanunun 76 ncı maddesinde “Menkul
kıymetin kuponlu veya kuponsuz olarak satılması, iştirak hisselerinin devir ve
temliki, menkul kıymetler ile iştirak hisselerinin tamamen veya kısmen itfa
olunması karşılığında alınan paralarla itfa dolayısıyla verilen ikramiyeler
menkul sermaye iradı sayılmaz.” hükmünün bulunması da bu işlemin “Değer Artış Kazancı” olarak
değerlendirilmesi için bir karine teşkil etmektedir.
Bu konudaki diğer bir düzenleme
de GVK’nın Geçici 67 nci maddesinde yer almaktadır. Bu
maddeye göre, “tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse
senetleri”nin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler için GVK’nın Mükerrer
80’inci madde (değer artışı kazançları) hükümleri uygulanmayacaktır.
Bu açıdan bakıldığında, Şirketlerin kendi hisselerini satın
almalarını, satan ortak açısından değer artış kazancı olarak nitelendirmek
mümkündür.
Diğer yandan, bu uygulamada Şirketlerin kendi mal
varlıklarından bir kısmını ortağa aktarması söz konusudur ve bu nedenle yapılan
işlemin ortağa kar aktarımı olarak değerlendirilmesi de gündeme gelmektedir.
Zira bu ödemenin şirketin serbestçe tasarruf
edebileceği yedeklerden gerçekleştirilmesine yönelik gereklilik de dayanak
olarak kullanılmaktadır. Yani iktisap edilen payların kaynağının, şirketin sermaye
ve yasal yedekler gibi bağlı değerlerinden karşılanması mümkün olmadığından,
geçmiş yıl karları gibi serbestçe tasarruf edilebilecek yedeklerden karşılanan
hisse bedelinin ortağa aktarılan kar olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Bu
nedenle, kar dağıtımına bağlı bir vergileme yapılması gerekliliği iddia edilebilecektir.
Fakat bu noktada, pay sahibi açısından benzer ekonomik
sonuçlar doğuran işlemlerin (kar payı dağıtımı ve şirketin kendi paylarını
iktisap etmesi) GVK’nın 75’inci maddesi kapsamında menkul sermaye iradı olup
olmadığı tartışmalıdır. Hem kar payı dağıtımında hem de şirketlerin kendi
paylarını iktisap etmesinde şirket tarafından pay sahibine bir ödemede bulunulmasının
ve hatta bu ödemenin, serbestçe tasarruf edilebilen (kar payı dağıtımına konu
edilebilen) rezervlerden karşılanması gereğinin, bu işlemi açık bir kar
dağıtımı yapmayacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, Şirket kendi paylarını iktisap
ettiğinden pay sahibinin elinde pay kalmamakta ve sahiplikten doğan hakları
sonrasında kullanması söz konusu olmamaktadır. Kar dağıtımında ise pay sahibi
haklarını korumaktadır. Bu nedenle, hukuki olarak iki işlemin aynı olmadığı
açıktır. Fakat şirketin kendi paylarını satın almasına mali idarenin yaklaşımı,
bir nevi kar aktarımı işlemi olduğu yönündedir.
Şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesi vergi tevkifatına
tabi midir?
Şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesi bir nevi kar
dağıtımı olarak değerlendirildiğinden GVK’nın 94’üncü maddesinin dördüncü
fıkrası ile yeni bir vergi güvenlik müessesesi getirilmiştir.
Buna göre; tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap
ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,
i) Sermaye azaltımına tabi tutmaları halinde iktisap bedeli
ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark
tutar için kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarihte,
ii) İktisap bedeline göre daha düşük bir tutarda elden
çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark
tutar için elden çıkarma tarihinde,
iii) İki tam yıl içerisinde, yukarıdaki kapsamda işlem
yapmamaları halinde ise iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık
paylarının itibari değeri arasındaki fark tutarın iki tam yıllık sürenin son
günü,
itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılmakta ve %15 oranında
vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir. İlgili düzenleme uyarınca, bu kapsamda
tevkif edilen vergilerin herhangi bir vergiden mahsup edilmesi söz konusu
değildir.
GVK’nın 94 üncü maddesinde düzenlenen vergi tevkifatı, kendi
paylarını iktisap eden şirketin bir sorumluluğudur. Bunun dışında, paylarını
Şirkete satan ortağın değer artış kazancı kapsamında vergiye tabi olması bu
sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır. Bu durumda, aynı işlem üzerinden yukarıda
yer verilen durumlarda hem ortak hem de şirket olmak üzere 2 defa vergi
ödenmesi söz konusu olabilmektedir. Bu düzenleme kapsamında
tevkifat yapılması şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesinin “dağıtılmış
kar payı” addedilmesi sebebiyle ortaya çıkmaktadır.
Kendi paylarını iktisap eden tüm şirketler için kar dağıtımı
vergilemesi yapılması söz konusu mudur?
14.02.2023 tarihli ve 6791 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile
GVK’nın 94’üncü maddesinde yer alan tevkifat nispetleri hakkındaki 2009/14592
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki Karar’ın 1’inci maddesinde ilk önce
14.02.2023 tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki düzenleme yapılmıştır;
“193 sayılı Kanun’un 94’üncü maddesinin dördüncü fıkrası
kapsamında, tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse
senetleri veya ortaklık paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kar payı sayılan
tutarlar üzerinden %0 oranında tevkifat yapılır.”
Bir dönem, Cumhurbaşkanı Kararı ile oran % 0 olarak
belirlenmiş ve stopaj uygulaması askıya alınmıştır. Fakat bu uygulama fazla
uzun sürmemiş ve 07.07.2023 tarihinden sonra iktisap edilen paylara uygulanmak
üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında,
payları Borsa İstanbul'da işlem gören tam mükellef sermaye şirketlerinin
iktisap ettikleri kendi paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kâr payı sayılan
tutarlar üzerinden % 0 oranında tevkifat yapılır.”
Böylelikle, % 0 oranındaki stopaj sadece payları Borsa
İstanbul’da işlem gören şirketlere uygulanabilir hale getirilerek kapsam
daraltılmıştır.
Bu düzenlemeden sonra, vergi güvenlik müessesesi olarak
getirilen düzenleme tekrar işler hale getirilmiş ancak payları Borsa
İstanbul’da işlem gören şirketler için bir farklılaştırma yapılmıştır. Bu
şirketler kapsam dışında bırakılmış ve bunlar için vergi oranı %0 olarak belirlenmiştir.
Bir anlamda payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin kendi paylarını
iktisap etmeleri, vergisel anlamda teşvil edilmiştir. Diğer şirketlerin ise bu
tür bir imkânı bulunmamaktadır.
Sorumlu vergicilik açsından değerlendirme
Halka açık şirketlerin kendi hisselerini iktisap etmesinin çeşitli
nedenleri olabilir. Örneğin, şirketin hisselerinin değerini artırması ve
hissedarlar için değer yaratma potansiyeli, işlem hacminin artırılması ve piyasa
likiditesinin sağlanması, hisse sahipliği yoğunluğunun azaltılması, hisse opsiyonları
ve teşvik programları, Şirketin hisselerinin değerinin düşmesi nedeniyle hisse
fiyatının düzeltilmesi gibi çok farklı amaçlarla geri alım yapılabilir. Amaç ne
olursa olsun, karın bir kısmının payını satan ortağa vergisiz olarak dağıtıldığı
sonucuna ulaşmak mümkündür.
Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin piyasa derinliğinin
sağlanmasına katkıda bulunacak ve spekülatif hareketleri belli ölçüde
sınırlandıracak bu tür düzenlemelerin aynı zamanda bir anlamda vergi teşviki
olmasının, asıl amacın önüne geçmeyeceği ve küçük yatırımcıya daha cazip bir
piyasa oluşmasına katkıda bulunacağı açıktır. Bu nedenle özel olarak
desteklenmesi kabul edilebilir bir uygulama olarak değerlendirilebilecektir.
