Şirketlerin kendi hisselerini satın alması bir nevi vergi teşviki olarak kullanılabilir mi?

Yayınlanma Tarihi: 13 Eylül 2023


Şirketlerin kendi hisselerini satın alması bir nevi vergi teşviki olarak kullanılabilir mi?

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda (TTK) yer alan hükümler, nominal sermayenin onda biri tutarındaki payların anonim şirketler tarafından herhangi bir gerekçe veya istisnai durum olmaksızın iktisap edilmesini düzenlemektedir. Bu düzenlemeler, Kanun'un 379 ila 389'uncu maddelerinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Bu kapsamda, sadece bedeli ortaklar tarafından tamamen ödenmiş paylar iktisap edilebilir. Bir şirket, kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonucu aşacak bir miktarda ivazlı olarak iktisap edemez. Şirket, kendi paylarını iktisap etmek istiyorsa, bu konuda genel kurulun yönetim kurulunu yetkilendirmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu yetki en fazla beş yıl için geçerlidir ve iktisap edilecek payların itibarî değerleri, ödenebilecek bedelin alt ve üst sınırları ile birlikte belirtilmelidir. Her izin talebinde yönetim kurulu, kanuni şartların sağlandığını belirtmelidir.

Bu uygulamadaki diğer bir sınırlandırma ise iktisap edilecek payların bedelleri düşüldükten sonra, şirketin net aktifinin, en az sermayesi ile bağlı yedek akçelerin toplamı kadar olmasıdır.

TTK, bu konuda bazı şartlarla şirketlere serbestlik tanımıştır.

Şirketin kendi payını iktisap etmesi değer artış kazancı mıdır yoksa kar dağıtımı mıdır?

Şirketlerin ortaklarından iktisap edeceği hisselerin satan ortak açısından “değer artış kazancı” olarak değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir. Bu durumda; Gelir Vergisi Kanunu (GVK) Mükerrer 80 inci maddesine göre 2 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin satışından elde edilen kazanç vergiden istisna olmakla birlikte 2 yıl geçmeden yapılan satış işlemi nedeniyle elde edilen kazancın vergiye tabi olması söz konusudur. Ayrıca, aynı Kanunun 76 ncı maddesinde “Menkul kıymetin kuponlu veya kuponsuz olarak satılması, iştirak hisselerinin devir ve temliki, menkul kıymetler ile iştirak hisselerinin tamamen veya kısmen itfa olunması karşılığında alınan paralarla itfa dolayısıyla verilen ikramiyeler menkul sermaye iradı sayılmaz.” hükmünün bulunması da bu işlemin “Değer Artış Kazancı” olarak değerlendirilmesi için bir karine teşkil etmektedir.

Bu konudaki diğer bir düzenleme de GVK’nın Geçici 67 nci maddesinde yer almaktadır.  Bu maddeye göre, “tam mükellef kurumlara ait olup, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri”nin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler için GVK’nın Mükerrer 80’inci madde (değer artışı kazançları) hükümleri uygulanmayacaktır.

Bu açıdan bakıldığında, Şirketlerin kendi hisselerini satın almalarını, satan ortak açısından değer artış kazancı olarak nitelendirmek mümkündür.

Diğer yandan, bu uygulamada Şirketlerin kendi mal varlıklarından bir kısmını ortağa aktarması söz konusudur ve bu nedenle yapılan işlemin ortağa kar aktarımı olarak değerlendirilmesi de gündeme gelmektedir. Zira  bu ödemenin şirketin serbestçe tasarruf edebileceği yedeklerden gerçekleştirilmesine yönelik gereklilik de dayanak olarak kullanılmaktadır. Yani iktisap edilen payların kaynağının, şirketin sermaye ve yasal yedekler gibi bağlı değerlerinden karşılanması mümkün olmadığından, geçmiş yıl karları gibi serbestçe tasarruf edilebilecek yedeklerden karşılanan hisse bedelinin ortağa aktarılan kar olarak değerlendirilmesi söz konusudur. Bu nedenle, kar dağıtımına bağlı bir vergileme yapılması gerekliliği iddia edilebilecektir.

Fakat bu noktada, pay sahibi açısından benzer ekonomik sonuçlar doğuran işlemlerin (kar payı dağıtımı ve şirketin kendi paylarını iktisap etmesi) GVK’nın 75’inci maddesi kapsamında menkul sermaye iradı olup olmadığı tartışmalıdır. Hem kar payı dağıtımında hem de şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesinde şirket tarafından pay sahibine bir ödemede bulunulmasının ve hatta bu ödemenin, serbestçe tasarruf edilebilen (kar payı dağıtımına konu edilebilen) rezervlerden karşılanması gereğinin, bu işlemi açık bir kar dağıtımı yapmayacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, Şirket kendi paylarını iktisap ettiğinden pay sahibinin elinde pay kalmamakta ve sahiplikten doğan hakları sonrasında kullanması söz konusu olmamaktadır. Kar dağıtımında ise pay sahibi haklarını korumaktadır. Bu nedenle, hukuki olarak iki işlemin aynı olmadığı açıktır. Fakat şirketin kendi paylarını satın almasına mali idarenin yaklaşımı, bir nevi kar aktarımı işlemi olduğu yönündedir.

Şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesi vergi tevkifatına tabi midir?

Şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesi bir nevi kar dağıtımı olarak değerlendirildiğinden GVK’nın 94’üncü maddesinin dördüncü fıkrası ile yeni bir vergi güvenlik müessesesi getirilmiştir.

Buna göre; tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,

i) Sermaye azaltımına tabi tutmaları halinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar için kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarihte,

ii) İktisap bedeline göre daha düşük bir tutarda elden çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutar için elden çıkarma tarihinde,

iii) İki tam yıl içerisinde, yukarıdaki kapsamda işlem yapmamaları halinde ise iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutarın iki tam yıllık sürenin son günü,

itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılmakta ve %15 oranında vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir. İlgili düzenleme uyarınca, bu kapsamda tevkif edilen vergilerin herhangi bir vergiden mahsup edilmesi söz konusu değildir.

GVK’nın 94 üncü maddesinde düzenlenen vergi tevkifatı, kendi paylarını iktisap eden şirketin bir sorumluluğudur. Bunun dışında, paylarını Şirkete satan ortağın değer artış kazancı kapsamında vergiye tabi olması bu sorumluluğu ortadan kaldırmamaktadır. Bu durumda, aynı işlem üzerinden yukarıda yer verilen durumlarda hem ortak hem de şirket olmak üzere 2 defa vergi ödenmesi söz konusu olabilmektedir. Bu düzenleme kapsamında tevkifat yapılması şirketlerin kendi paylarını iktisap etmesinin “dağıtılmış kar payı” addedilmesi sebebiyle ortaya çıkmaktadır.

Kendi paylarını iktisap eden tüm şirketler için kar dağıtımı vergilemesi yapılması söz konusu mudur?

14.02.2023 tarihli ve 6791 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile GVK’nın 94’üncü maddesinde yer alan tevkifat nispetleri hakkındaki 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki Karar’ın 1’inci maddesinde ilk önce 14.02.2023 tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki düzenleme yapılmıştır;

“193 sayılı Kanun’un 94’üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında, tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetleri veya ortaklık paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kar payı sayılan tutarlar üzerinden %0 oranında tevkifat yapılır.”

Bir dönem, Cumhurbaşkanı Kararı ile oran % 0 olarak belirlenmiş ve stopaj uygulaması askıya alınmıştır. Fakat bu uygulama fazla uzun sürmemiş ve 07.07.2023 tarihinden sonra iktisap edilen paylara uygulanmak üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında, payları Borsa İstanbul'da işlem gören tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kâr payı sayılan tutarlar üzerinden % 0 oranında tevkifat yapılır.”

Böylelikle, % 0 oranındaki stopaj sadece payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlere uygulanabilir hale getirilerek kapsam daraltılmıştır.

Bu düzenlemeden sonra, vergi güvenlik müessesesi olarak getirilen düzenleme tekrar işler hale getirilmiş ancak payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirketler için bir farklılaştırma yapılmıştır. Bu şirketler kapsam dışında bırakılmış ve bunlar için vergi oranı %0 olarak belirlenmiştir. Bir anlamda payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin kendi paylarını iktisap etmeleri, vergisel anlamda teşvil edilmiştir. Diğer şirketlerin ise bu tür bir imkânı bulunmamaktadır.

Sorumlu vergicilik açsından değerlendirme

Halka açık şirketlerin kendi hisselerini iktisap etmesinin çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin, şirketin hisselerinin değerini artırması ve hissedarlar için değer yaratma potansiyeli, işlem hacminin artırılması ve piyasa likiditesinin sağlanması, hisse sahipliği yoğunluğunun azaltılması, hisse opsiyonları ve teşvik programları, Şirketin hisselerinin değerinin düşmesi nedeniyle hisse fiyatının düzeltilmesi gibi çok farklı amaçlarla geri alım yapılabilir. Amaç ne olursa olsun, karın bir kısmının payını satan ortağa vergisiz olarak dağıtıldığı sonucuna ulaşmak mümkündür.

Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin piyasa derinliğinin sağlanmasına katkıda bulunacak ve spekülatif hareketleri belli ölçüde sınırlandıracak bu tür düzenlemelerin aynı zamanda bir anlamda vergi teşviki olmasının, asıl amacın önüne geçmeyeceği ve küçük yatırımcıya daha cazip bir piyasa oluşmasına katkıda bulunacağı açıktır. Bu nedenle özel olarak desteklenmesi kabul edilebilir bir uygulama olarak değerlendirilebilecektir.