Şirket Ortaklarına Gelir Vergisi Konusunda Yakın Takip – Gözetim ve Uyum Programı

Yayınlanma Tarihi: 30 Mayıs 2025


Şirket Ortaklarına Gelir Vergisi Konusunda Yakın Takip – Gözetim ve Uyum Programı

Son dönemlerde vergi tabanını genişletme amacıyla kapsamlı adımlar atan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin tespitini ve bunların vergilendirilmesini öncelikli bir gündem olarak takip etmektedir.  Bu takibi yaparken, idarenin uzun süredir yaptığı teknoloji yatırımlarının ve risk analiz mekanizmasının da etkin kullanıldığı bilinmektedir.  Geçtiğimiz günlerde Vergi Denetim Kurulu (VDK) tarafından yapılan açıklamada Yüksek Gelir Grupları Gözetim ve Uyum Programı’nı uygulamaya aldığını duyurmuştur.  Bu program kapsamında 2023 ve 2024 döneminde Gelir Vergisi beyannamesi vermemiş veya vergi beyanlarında gelir beyanı ile harcama düzeyi eşleşmeyen şirket ortakları kapsama alınmıştır.

Kapsama 10.000 şirket ortağının alındığı duyurulmuş ve bu şirket ortaklarının büyük şirketlerden seçildiği belirtilmiştir. İdarenin büyük şirketten kastı ise geliri en az 6 milyon TL olan veya aktif büyüklüğü ve net satışlarının ortalaması 120 milyon ila 350 milyon TL arasında olan veya öz kaynak toplamı 35 milyon TL ve üzeri olan şirketlerdir.

Bu duyurunun hemen ardından kapsama giren mükelleflere “Gönüllü Uyum” yazıları iletilmiştir. İlgili yazılarda mükellefle gönüllü uyum çalışmasının yürütülmesi adına müfettişler yetkilendirilmiş, potansiyel gelir ve harcama düzeyine ilişkin bilgilere yer verilmiştir.  Beyanname vermeyen veya potansiyel gelir düzeyi ile harcama düzeyi eşleşmeyen mükelleflerden, ilgili farkın açıklanması beklenmektedir. Açıklanamayan durumlarda ise gönüllü uyum kapsamında beyannamelerini vermeleri veya düzeltmeleri beklenmektedir.

Gelir İdaresi Potansiyel Gelir Ve Harcamayı Nasıl Tespit Etmektedir?

Gelir idaresi başkanlığı, banka hareketleri, kredi kartı harcamaları, tapu ve araç kayıtları, merkezi Türkiye’de olan banka veya aracı kurumlar üzerinden yapılan yurtdışı yatırımlar gibi birçok kaynaktan elde edilen verilere sahiptir. Potansiyel gelir ve harcama düzeyine ilişkin bilgiler, bu verilere dayanılarak tespit edilmektedir.

Kapsama giren şirket ortaklarının lüks araçlar, özel okul ödemeleri, yurtdışı seyahatleri gibi yüksek harcamaları varsa, ilgili dönemde beyan edilen gelir ile bu harcamaların kıyaslaması yapılarak gelir – harcama dengesindeki farklar sorgulanmaktadır.

Mevcut durumda Gelir İdaresi Başkanlığı, ağırlıklı olarak Türkiye’deki bankalar ve aracı kurumlardan temin edilen finansal verileri esas alarak gelir tespiti yapmaktadır. Ancak, Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşmaları kapsamında bilgi paylaşımında bulunan ülkelerden elde edilen finansal veriler de hâlihazırda İdare’nin veri havuzunda bulunmaktadır. Her ne kadar bu veriler kısa vadede kapsamlı bir şekilde kullanılmasa da, uygulamanın genişlemesi durumunda, söz konusu yurtdışı kaynaklı finansal bilgilerin de ilerleyen dönemlerde gelir tespiti süreçlerine entegre edilmesi muhtemel görünmektedir.

Potansiyel Gelirlere Neler Dâhil Olabilir?

Potansiyel gelir kapsamında ilk olarak şirket ortaklarının elde etmiş olabileceği ancak beyan edilmemiş temettü gelirleri ön plana çıkmaktadır. Özellikle şirketin kâr ettiği yıllarda ortakların kişisel beyanlarında herhangi bir kâr payı geliri bulunmaması risk uyarısına yol açabilir. Burada, varsa dağıtılmamış ancak şirketten çekilmiş karlar,  örtülü kar dağıtımı kapsamında değerlendirilebilir.

Bunun dışında;  tapu, ikametgâh ve banka kayıtlarıyla tespit edilen ancak kira geliri beyanı bulunmayan gayrimenkuller, bankacılık verileriyle eşleştirildiğinde beyannamede yer almayan menkul sermaye iratları (faiz, temettü vs. gibi),  gayrimenkul veya menkul kıymet satışlarından elde edilen gelirler potansiyel gelir olarak dikkate alınabilir. 

 

Potansiyel Olarak Tespit Edilen Gelirin Tümü Beyan Edilmeli Mi?

Potansiyel gelir tespit edildikten sonra, söz konusu gelirin beyana tabi olup olmadığı; ilgili gelir unsurunun Gelir Vergisi Kanunu’ndaki türüne göre sınıflandırılması ve mevcut beyan sınırlarını aşıp aşmadığı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Örneğin, bir mükellefin gayrimenkul satışından elde ettiği kazanç, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. maddesi uyarınca değer artış kazancı kapsamında değerlendirilebilir. Ancak söz konusu gayrimenkul, edinim tarihinden itibaren beş tam yıldan uzun süreyle elde tutulmuşsa, elde edilen kazanç vergiden istisna edileceğinden, beyana konu edilmesi gerekmez. Bu nedenle, potansiyel gelir tespitinde, sadece gelir unsurunun varlığı değil; söz konusu gelirin vergiye tabi olup olmadığı, gelir türüne göre nasıl sınıflandırılacağı ve beyan sınırlarını aşıp aşmadığı da dikkatle değerlendirilmelidir. Aynı şekilde, mevduat faizleri, temettüler veya kira gelirleri gibi düzenli gelirlerde de, istisna tutarları ve vergilendirme rejimi (stopaj yoluyla vergilendirme, beyana tabi olma durumu vb.) dikkate alınarak gerçek beyan yükümlülüğü belirlenmelidir.

Kaynağı açıklanamayan veya hangi gelir türüne ait olduğu belirlenemeyen gelir unsurlarıyla ilgili olarak, Gelir İdaresi’nin beyan sürecinde nasıl bir yöntem izleyeceği henüz netlik kazanmamıştır. Gelir Vergisi Kanunu’nda yedi ayrı gelir unsuru tanımlanmış olup, yedinci unsur olan diğer kazanç ve iratların da kanunda sınırları net şekilde belirlenmiştir ve bu kaynağı açıklanamayan gelirlere ilişkin olarak herhangi bir referans verilmemiştir.

Dolayısıyla, kanunda yer alan gelir türlerinin dışında kalan ve izah edilemeyen farklar için, mevcut yasal düzenlemelerde bir açıklama bulunmamakta, gelir vergisi beyannamesinde ise bu konuya ilişkin bir alan bulunmamaktadır. Bu nedenle, vergiye konu edilecek tutarın hem hukuki niteliği hem de vergilendirme yöntemi konusunda idarenin nasıl bir uygulama yapacağı belirsizliğini korumaktadır.

Hangi Dönemler Kapsamda?

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın mevcut uygulama kapsamında öncelikli olarak 2023 ve 2024 vergilendirme dönemlerini incelemeye aldığı görülmektedir. Ancak, programın yeni uygulanmaya başlandığı göz önünde bulundurulursa, kapsamın genişletilebilme ihtimali yüksek.

Uyum Programı Nasıl İşleyecek?

Yüksek Gelir Grupları Gözetim ve Uyum Programı’nın öncelikli hedefi, açıklanabilir nitelikteki gelirlere ilişkin, mükelleflerde farkındalık oluşturarak gönüllü uyumu teşvik etmektir. Bu kapsamda, mükelleflerin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak suretiyle beyannamelerini vermeleri veya gerekli düzeltmeleri herhangi bir tarhiyat sürecine gerek kalmaksızın gerçekleştirmeleri amaçlanmaktadır.

Programın ilk aşamasında, yüksek gelir grubuna giren mükelleflerin tespiti risk değerlendirilmesinin ardından yapılmış ve mükelleflere gönüllü uyum yazıları iletilmiştir.

Gönüllü uyum yazısı, Gelir İdaresi tarafından rehberlik amacıyla gönderilen, herhangi bir yasal zorlayıcılığı bulunmayan ve mükellefi kendi inisiyatifiyle beyanlarını düzeltmeye davet eden bir bildirimdir. Bu yazı kapsamında mükellef, henüz herhangi bir tespit ya da inceleme başlamadan önce, pişmanlık hükümlerinden yararlanmak suretiyle eksik beyanlarını tamamlayabilir ve vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın süreci sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, Gelir İdaresi’nin bu süreçteki öncelikli amacı, mükelleflere doğrudan ceza uygulamak değil; vergi bilincini artırmak ve idare nezdinde faaliyetlerinin takip edildiği konusunda farkındalık oluşturmaktır.

Bu çerçevede, gönüllü uyum yazısı tebliğ edilen mükelleflerin, süreci gecikmeksizin ve idare ile iş birliği içinde yürütmeleri; vergi müfettişlerinin yönlendirmeleri doğrultusunda eksik beyanlarını tamamlamaları veya gerekli düzeltmeleri yapmaları, uyum programının amaçları doğrultusunda uygun bir yaklaşım olacaktır. Bu şekilde hareket edilmesi, mükelleflerin herhangi bir cezai işlemle karşılaşmaksızın vergisel yükümlülüklerini yerine getirmelerine olanak sağlayacaktır.

Gönüllü Uyum Yazılarına Dönüş Yapılmaması Durumunda Ne Olur?

Gönüllü uyum yazılarına olumlu dönüş yapılmaması ya da gönüllü uyum süreci sonucunda açıklanamayan gelir-harcama farklarının tespit edilmesi hâlinde, Gelir İdaresi tarafından ilgili mükellefler için izaha davet süreci başlatılacaktır. İzaha davet kapsamında yapılan açıklamanın yeterli bulunmaması veya mükellefin davete süresi içinde yanıt vermemesi durumunda ise, söz konusu mükellefler hakkında vergi incelemesine geçilmesi öngörülmektedir.

Sonuç olarak, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından teknolojik altyapı ve veri analizine dayalı olarak yürütülen bu program, beyan dışı bırakılmış veya eksik beyan edilmiş gelir unsurlarının tespit edilmesini ve mükelleflerin gönüllü uyum yoluyla vergisel yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, bu sürece uygun hareket edilmemesi hâlinde, izaha davet ve devamında vergi incelemesi gibi denetim mekanizmalarının devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu çerçevede, gönüllü uyum sürecinde yer alan mükelleflerin, gelir unsurlarının doğru şekilde değerlendirilmesi ve sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi adına, konunun uzmanlarınca yapılan yönlendirmelerden faydalanmaları sürecin daha öngörülebilir ve mevzuata uygun şekilde yönetilmesine katkı sağlayacaktır.

 

 

Erdem Erdem
Vergi Bölümü Şirket Ortağı
erdemerdem@kpmg.com