Şirket Ortaklarına Gelir
Vergisi Konusunda Yakın Takip – Gözetim ve Uyum Programı
Son dönemlerde vergi tabanını
genişletme amacıyla kapsamlı adımlar atan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), kayıt
dışı ekonomik faaliyetlerin tespitini ve bunların vergilendirilmesini öncelikli
bir gündem olarak takip etmektedir. Bu
takibi yaparken, idarenin uzun süredir yaptığı teknoloji yatırımlarının ve risk
analiz mekanizmasının da etkin kullanıldığı bilinmektedir. Geçtiğimiz günlerde Vergi Denetim Kurulu
(VDK) tarafından yapılan açıklamada Yüksek Gelir Grupları Gözetim ve Uyum
Programı’nı uygulamaya aldığını duyurmuştur.
Bu program kapsamında 2023 ve 2024 döneminde Gelir Vergisi beyannamesi
vermemiş veya vergi beyanlarında gelir beyanı ile harcama düzeyi eşleşmeyen şirket
ortakları kapsama alınmıştır.
Kapsama 10.000 şirket ortağının
alındığı duyurulmuş ve bu şirket ortaklarının büyük şirketlerden seçildiği
belirtilmiştir. İdarenin büyük şirketten kastı ise geliri en az 6 milyon TL
olan veya aktif büyüklüğü ve net satışlarının ortalaması 120 milyon ila 350
milyon TL arasında olan veya öz kaynak toplamı 35 milyon TL ve üzeri olan
şirketlerdir.
Bu duyurunun hemen ardından
kapsama giren mükelleflere “Gönüllü Uyum” yazıları iletilmiştir. İlgili
yazılarda mükellefle gönüllü uyum çalışmasının yürütülmesi adına müfettişler
yetkilendirilmiş, potansiyel gelir ve harcama düzeyine ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Beyanname vermeyen veya potansiyel gelir
düzeyi ile harcama düzeyi eşleşmeyen mükelleflerden, ilgili farkın açıklanması
beklenmektedir. Açıklanamayan durumlarda ise gönüllü uyum kapsamında
beyannamelerini vermeleri veya düzeltmeleri beklenmektedir.
Gelir İdaresi Potansiyel
Gelir Ve Harcamayı Nasıl Tespit Etmektedir?
Gelir idaresi başkanlığı, banka
hareketleri, kredi kartı harcamaları, tapu ve araç kayıtları, merkezi
Türkiye’de olan banka veya aracı kurumlar üzerinden yapılan yurtdışı yatırımlar
gibi birçok kaynaktan elde edilen verilere sahiptir. Potansiyel gelir ve
harcama düzeyine ilişkin bilgiler, bu verilere dayanılarak tespit edilmektedir.
Kapsama giren şirket ortaklarının
lüks araçlar, özel okul ödemeleri, yurtdışı seyahatleri gibi yüksek harcamaları
varsa, ilgili dönemde beyan edilen gelir ile bu harcamaların kıyaslaması
yapılarak gelir – harcama dengesindeki farklar sorgulanmaktadır.
Mevcut durumda Gelir İdaresi
Başkanlığı, ağırlıklı olarak Türkiye’deki bankalar ve aracı kurumlardan temin
edilen finansal verileri esas alarak gelir tespiti yapmaktadır. Ancak, Otomatik
Bilgi Değişimi Anlaşmaları kapsamında bilgi paylaşımında bulunan ülkelerden
elde edilen finansal veriler de hâlihazırda İdare’nin veri havuzunda
bulunmaktadır. Her ne kadar bu veriler kısa vadede kapsamlı bir şekilde
kullanılmasa da, uygulamanın genişlemesi durumunda, söz konusu yurtdışı
kaynaklı finansal bilgilerin de ilerleyen dönemlerde gelir tespiti süreçlerine
entegre edilmesi muhtemel görünmektedir.
Potansiyel Gelirlere Neler
Dâhil Olabilir?
Potansiyel gelir kapsamında ilk
olarak şirket ortaklarının elde etmiş olabileceği ancak beyan edilmemiş temettü
gelirleri ön plana çıkmaktadır. Özellikle şirketin kâr ettiği yıllarda
ortakların kişisel beyanlarında herhangi bir kâr payı geliri bulunmaması risk
uyarısına yol açabilir. Burada, varsa dağıtılmamış ancak şirketten çekilmiş
karlar, örtülü kar dağıtımı kapsamında
değerlendirilebilir.
Bunun dışında; tapu, ikametgâh ve banka kayıtlarıyla tespit
edilen ancak kira geliri beyanı bulunmayan gayrimenkuller, bankacılık
verileriyle eşleştirildiğinde beyannamede yer almayan menkul sermaye iratları
(faiz, temettü vs. gibi), gayrimenkul
veya menkul kıymet satışlarından elde edilen gelirler potansiyel gelir olarak
dikkate alınabilir.
Potansiyel Olarak Tespit
Edilen Gelirin Tümü Beyan Edilmeli Mi?
Potansiyel gelir tespit
edildikten sonra, söz konusu gelirin beyana tabi olup olmadığı; ilgili gelir
unsurunun Gelir Vergisi Kanunu’ndaki türüne göre sınıflandırılması ve mevcut
beyan sınırlarını aşıp aşmadığı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Örneğin, bir
mükellefin gayrimenkul satışından elde ettiği kazanç, Gelir Vergisi Kanunu’nun
mükerrer 80. maddesi uyarınca değer artış kazancı kapsamında
değerlendirilebilir. Ancak söz konusu gayrimenkul, edinim tarihinden itibaren
beş tam yıldan uzun süreyle elde tutulmuşsa, elde edilen kazanç vergiden
istisna edileceğinden, beyana konu edilmesi gerekmez. Bu nedenle, potansiyel
gelir tespitinde, sadece gelir unsurunun varlığı değil; söz konusu gelirin
vergiye tabi olup olmadığı, gelir türüne göre nasıl sınıflandırılacağı ve beyan
sınırlarını aşıp aşmadığı da dikkatle değerlendirilmelidir. Aynı şekilde,
mevduat faizleri, temettüler veya kira gelirleri gibi düzenli gelirlerde de,
istisna tutarları ve vergilendirme rejimi (stopaj yoluyla vergilendirme, beyana
tabi olma durumu vb.) dikkate alınarak gerçek beyan yükümlülüğü
belirlenmelidir.
Kaynağı açıklanamayan veya hangi
gelir türüne ait olduğu belirlenemeyen gelir unsurlarıyla ilgili olarak, Gelir
İdaresi’nin beyan sürecinde nasıl bir yöntem izleyeceği henüz netlik
kazanmamıştır. Gelir Vergisi Kanunu’nda yedi ayrı gelir unsuru tanımlanmış
olup, yedinci unsur olan diğer kazanç ve iratların da kanunda sınırları net
şekilde belirlenmiştir ve bu kaynağı açıklanamayan gelirlere ilişkin olarak
herhangi bir referans verilmemiştir.
Dolayısıyla, kanunda yer alan
gelir türlerinin dışında kalan ve izah edilemeyen farklar için, mevcut yasal
düzenlemelerde bir açıklama bulunmamakta, gelir vergisi beyannamesinde ise bu
konuya ilişkin bir alan bulunmamaktadır. Bu nedenle, vergiye konu edilecek
tutarın hem hukuki niteliği hem de vergilendirme yöntemi konusunda idarenin
nasıl bir uygulama yapacağı belirsizliğini korumaktadır.
Hangi Dönemler Kapsamda?
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın
mevcut uygulama kapsamında öncelikli olarak 2023 ve 2024 vergilendirme
dönemlerini incelemeye aldığı görülmektedir. Ancak, programın yeni uygulanmaya
başlandığı göz önünde bulundurulursa, kapsamın genişletilebilme ihtimali
yüksek.
Uyum Programı Nasıl
İşleyecek?
Yüksek Gelir Grupları Gözetim ve
Uyum Programı’nın öncelikli hedefi, açıklanabilir nitelikteki gelirlere
ilişkin, mükelleflerde farkındalık oluşturarak gönüllü uyumu teşvik etmektir. Bu
kapsamda, mükelleflerin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak suretiyle
beyannamelerini vermeleri veya gerekli düzeltmeleri herhangi bir tarhiyat
sürecine gerek kalmaksızın gerçekleştirmeleri amaçlanmaktadır.
Programın ilk aşamasında, yüksek
gelir grubuna giren mükelleflerin tespiti risk değerlendirilmesinin ardından
yapılmış ve mükelleflere gönüllü uyum yazıları iletilmiştir.
Gönüllü uyum yazısı, Gelir
İdaresi tarafından rehberlik amacıyla gönderilen, herhangi bir yasal
zorlayıcılığı bulunmayan ve mükellefi kendi inisiyatifiyle beyanlarını
düzeltmeye davet eden bir bildirimdir. Bu yazı kapsamında mükellef, henüz
herhangi bir tespit ya da inceleme başlamadan önce, pişmanlık hükümlerinden
yararlanmak suretiyle eksik beyanlarını tamamlayabilir ve vergi ziyaı cezası
uygulanmaksızın süreci sonuçlandırabilir. Dolayısıyla, Gelir İdaresi’nin bu
süreçteki öncelikli amacı, mükelleflere doğrudan ceza uygulamak değil; vergi
bilincini artırmak ve idare nezdinde faaliyetlerinin takip edildiği konusunda
farkındalık oluşturmaktır.
Bu çerçevede, gönüllü uyum yazısı
tebliğ edilen mükelleflerin, süreci gecikmeksizin ve idare ile iş birliği
içinde yürütmeleri; vergi müfettişlerinin yönlendirmeleri doğrultusunda eksik
beyanlarını tamamlamaları veya gerekli düzeltmeleri yapmaları, uyum programının
amaçları doğrultusunda uygun bir yaklaşım olacaktır. Bu şekilde hareket
edilmesi, mükelleflerin herhangi bir cezai işlemle karşılaşmaksızın vergisel
yükümlülüklerini yerine getirmelerine olanak sağlayacaktır.
Gönüllü Uyum Yazılarına
Dönüş Yapılmaması Durumunda Ne Olur?
Gönüllü uyum yazılarına olumlu
dönüş yapılmaması ya da gönüllü uyum süreci sonucunda açıklanamayan
gelir-harcama farklarının tespit edilmesi hâlinde, Gelir İdaresi tarafından
ilgili mükellefler için izaha davet süreci başlatılacaktır. İzaha davet kapsamında
yapılan açıklamanın yeterli bulunmaması veya mükellefin davete süresi içinde
yanıt vermemesi durumunda ise, söz konusu mükellefler hakkında vergi
incelemesine geçilmesi öngörülmektedir.
Sonuç olarak, Gelir İdaresi
Başkanlığı tarafından teknolojik altyapı ve veri analizine dayalı olarak
yürütülen bu program, beyan dışı bırakılmış veya eksik beyan edilmiş gelir
unsurlarının tespit edilmesini ve mükelleflerin gönüllü uyum yoluyla vergisel yükümlülüklerini
yerine getirmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, bu sürece uygun hareket
edilmemesi hâlinde, izaha davet ve devamında vergi incelemesi gibi denetim
mekanizmalarının devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bu çerçevede, gönüllü uyum
sürecinde yer alan mükelleflerin, gelir unsurlarının doğru şekilde
değerlendirilmesi ve sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi adına, konunun
uzmanlarınca yapılan yönlendirmelerden faydalanmaları sürecin daha
öngörülebilir ve mevzuata uygun şekilde yönetilmesine katkı sağlayacaktır.
