Özellikle Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği ve onun uydusundaki doğu blokunun dağılması sonrası
anormal bir hıza ulaşan küreselleşme faaliyetlerinin çok çeşitli sebeplerle
terse döndüğünü son yıllarda sıklıkla gözlemliyoruz. İş vergiye gelince ülkeler
her ne kadar sınırlarını yabancı yatırımlara açık tutmaya devam etseler de bir
yandan da vergi alma ile ilgili haklarını daha yüksek sesle dile getirmeye
başladılar. Elbette bu noktada tarafların sesleri dünyada ne kadar güçlü
olduklarıyla paralel bir şekilde çıkıyor.
Rusya Federasyonu’nun (“Rusya”)
dünyaya açılması ile beraber son 30 yıldır en ciddi şekilde yatırım çeken ülke
olduğu tartışmasız bir gerçek ve dünyanın her yerinde olduğu gibi bu yatırımlar
da önemli bir çoğunlukla Hollanda holding şirketleri kullanılarak yapılıyor.
Basına yansıyan bilgilere göre kar payı ve faiz adı altında Rusya’da mukim
şirketler tarafından Hollanda’da mukim ortaklarına yapılan ödemeler 2017
yılında 6.2 milyar dolar, 2018 yılında 5.6 milyar dolar ve 2019 yılında 4.6
milyar dolar olarak gerçekleşiyor. Böylesine devasa bir pazara sahip ülke ile
böylesine devasa bir yatırım gücünü çekebilen ülke karşı karşıya geldiğinde ise
işler her zaman da sükûnet içinde gitmeyebiliyor.
Hollanda ile Rusya Arasında
Neler Oluyor?
Aslında konunun kökenlerine inmek
için öncelikle 2015 yılına dönmek gerekiyor. 2015 yılında Rusya vergi
mevzuatına ilave edilen gerçek lehdar kavramı uyarınca 2017 yılından itibaren
Rusya’da iştiraki bulunan yabancı şirketlerin, iştiraklerinden elde ettikleri
gelirlere ilişkin olarak vergi anlaşmalarında yer alan avantajlı vergi
oranlarından yararlanabilmeleri için bu gelirlerin gerçek lehtarı olduklarını
belgelemeleri, ispat etmeleri gerekiyordu. Bu durum, aslında uluslararası
vergileme anlamında son 10 yılımızın en sıcak gündem konusu olan BEPS
inisiyatifinin temel mantığı ile de gayet uyumluydu ve elbette ki Hollanda’da
mukim şirketler de bu gelişmelerden haklı olarak nasibini alıyordu. Hollanda
mukimi olan şirketler bu süreçle beraber Rusya vergi mevzuatının gerçek
lehdardan olan beklentilerini yerine getirmek için çaba sarf etmeye başladılar.
2020 yılına gelindiğinde, belki
de dönemsel olarak küresel salgın koşullarının da etkisiyle Rusya, vergi
konusunda daha sıkı ve korumacı tedbirler almaya başladı ve Rusya ile çok sıkı
ekonomik ilişkileri bulunan Lüksemburg, Malta, Kıbrıs ve Hollanda’ya vergi
anlaşmalarının özellikle faiz ve kar payları üzerinde Rusya’nın vergi alma
hakkını artıracak şekilde revize edilmesi için açıkça talepte bulundu ve
taleplerin gerçekleşmemesi durumunda da vergi anlaşmasından tek taraflı olarak
çekileceğini beyan etti. Bu rest Lüksemburg ve Malta tarafında derhal karşılık
gördü ve vergi anlaşmalarının revizyonu ile ilgili süreç başladı. Kıbrıs ise
öncelikle Rusya’nın teklifini kabul etmeye yanaşmadı ancak Rusya’nın anlaşmadan
tek taraflı olarak çekilme sürecini başlattığı açıklaması ile kabul etmek
durumunda kaldı. Şu anda Hollanda ile Rusya arasındaki durum da tam bu noktada;
Hollanda, Rusya’nın teklifini kabul etmedi ve Rusya da anlaşmadan tek taraflı
olarak çekilme sürecini başlattığını duyurdu. Hollanda’nın bir Kıbrıs olmadığı
çok açık ancak Rusya da herhangi bir pazar değil ve buradaki restleşmenin nereye
evirileceğini yakından takip edeceğiz.
Rusya Ne İstiyor?
Rusya’nın isteklerini çok genel
olarak vergi anlaşmalarında yer alan oranların yerel mevzuat ile paralel hale
getirilecek şekilde artırılması olarak özetleyebiliriz. Kıbrıs anlaşmasındaki
benzer süreç sonunda yapılması gündemde olan değişiklikler muhtemelen Hollanda
açısından da benzerlik gösterecektir. Buna göre Rusya, mevcut vergi
anlaşmasında % 5 olan kar payları üzerinden kaynak ülke olarak vergi alma
hakkını yerel mevzuatta yer alan orana paralel bir şekilde % 15’e çıkarmak
istemektedir. Aynı şekilde mevcut vergi anlaşmasında tüm vergileme hakkının
Hollanda’ya bırakıldığı faiz ödemeleri üzerinden kaynak ülke olarak vergi alma
hakkını da % 15’e çıkarmak istemektedir. Bu tekliflerin kabul görmesi halinde
sonuç çok açıktır; Rusya’da Hollanda holding şirketleri üzerinden yatırım yapan
şirketlerin dolaylı olarak Hollanda üzerinden elde edecekleri faiz ve kar payı
gelirleri üzerindeki vergi yükü ciddi bir şekilde artacaktır ve yatırım çok
daha pahalı bir hale gelecektir.
Vergi Anlaşması’ndan Tek
Taraflı Çekilme Süreci
Rusya, vergi anlaşmasından tek
taraflı olarak çekilmek konusunda kararlı olursa bununla ilgili olarak herhangi
bir mali yılın bitiminden en geç altı ay önce Hollanda’ya bir bildirimde bulunması
gerekiyor ve vergi anlaşması ertesi yıldan itibaren yürürlükten kalkıyor. Bu
takvime göre 2020 yılı için artık çok geç ancak Haziran sonuna kadar süreçle
ilgili bildirimin yapılması halinde 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren bir vergi
anlaşması olmayacak demektir. Bir başka deyişle; anlaşma en az 1 Ocak 2022
tarihine kadar yürürlükte kalmaya devam edecektir.
Vergi anlaşmasının yürürlükten
kalkması halinde ise Rusya mukimi şirketler tarafından Hollanda mukimi
ortaklarına yapılacak olan kar payı ödemeleri % 15, faiz ödemeleri ise % 20
oranında stopaja tabi hale gelecektir. Bu açıdan bakıldığında Rusya açısından
anlaşmadan çekilme ile anlaşmanın revizyonu arasında çok da fark yoktur. Rusya,
bu oyunu tam da Kıbrıs ile oynadığı şekilde rest çekerek oynamaktadır ancak
Hollanda’nın bu oyunu nasıl oynadığını bilmiyoruz ve yaşayıp öğreneceğiz.
Gelişmelerin Türk
Yatırımcılara Olan Etkisi
Yatırımlarla ilgili olarak tüm
istatistiklere bakıldığında Türkiye’den yatırımların önemli çoğunluğunun
Hollanda üzerinden geçtiğini biliyoruz ve Hollanda’dan geçen bu yatırımların
çok önemli bir kısmının da Rusya’ya gittiğini de biliyoruz. Dolayısıyla
Hollanda ile Rusya arasında vergi anlaşması konusunda yaşanan gelişmeler Türk
yatırımcılarını çok ciddi bir şekilde etkileyecektir ve Rusya, Hollanda’nın
şartların muhafazasına yönelik karşı tekliflerini kabul etmezse kar payları ve
faiz gelirleri üzerindeki vergi yükü ciddi bir şekilde artacaktır.
Elbette bu gelişmeyi Türkiye’de
gündemde olan Çok Taraflı Sözleşme’nin yürürlüğe girmesine yönelik gelişmelerle
beraber okumalıyız. Türk yatırımcıları zaten son 6 aydır Hollanda vergi
anlaşmasının istisna hükmünün devre dışı kalıp kalmayacağı ve buna bağlı olarak
temettü üzerindeki vergi yükünün % 20 artıp artmayacağına odaklanmışken tamamen
başka bir cepheden gelen haberler de tedirginliklerini iyice artıracaktır.
Mevcut durumda Türk şirketleri tarafından Hollanda üzerinden Rusya’ya yapılan
yatırımlardaki vergi yükü tamamen Rusya’da ödenen vergilerden müteşekkil olmak
üzere % 24 ( Rusya’da % 20 kurumlar vergisi + Rusya’da vergi sonrası kar
üzerinden % 5 kar dağıtım stopajı) seviyesindeyken aynı anda Hollanda ile Rusya
anlaşmasının ve Türkiye ile Hollanda arasındaki vergi anlaşmasının istisna
hükmünün Çok Taraflı Sözleşme ile devre dışı kalması halinde %45.6 ( Rusya’da
%20 kurumlar vergisi + Rusya’da vergi sonrası kar üzerinden %15 kar payı
stopajı + kalan kazançtan Türkiye’de % 20 kurumlar vergisi) seviyesine yükselecektir.
Sonuç Olarak...
Sonucun yukarıda izah edildiği
üzere tahammül edilemez olduğu açıktır ve Hollanda üzerinden Rusya’ya yatırım
yapan Türk şirketleri artık sadece Türkiye’deki gelişmeleri değil Hollanda ile
Rusya arasındaki gelişmeleri de çok yakından izlemek durumundadır. Ancak BEPS
inisiyatifinin kendisine verdiği ödevleri yerine getirirken yurtdışındaki
girişim sermayesi fonları karşısında konumu zayıflayan, kontrol edilen yabancı
kurum düzenlemeleri ile daha sıkı bir duruş sergilemek durumunda kalan
Hollanda’nın holding şirketlerinin bu genel uluslararası vergi gidişatında yeni
tehditler ile doğrudan (Rusya örneğinde olduğu gibi) ya da dolaylı (Türkiye
örneğinde olduğu gibi) olarak karşılaşması hayli olasıdır ve görünen o ki Türk
yatırımcıların da işi her geçen gün daha da zorlaşacaktır. Alternatiflere
bakıldığında ise karşımıza Çok Taraflı Sözleşme’nin ana amaç testi ile ilgili
hükümler çıkacaktır. Vergi alma söz konusu olduğunda artan korumacılık ve
ülkeler arası işbirliği derken dünya gitgide daha da küçülecektir.