Hem genel
anlamda iş yapma biçimlerinin kolaylaşması, hem de ülkemizdeki deneyimli
firmaların giderek kendini yurt dışında da kabul ettirmesiyle, Türk şirketleri
global piyasada önemli işlere imza atıyorlar. Yurt dışında iş yapmaya başlayan
firmaların gündemine bu sefer de yurt dışındaki vergi sistemleri ve o ülkelerde
ödenen vergiler giriyor.
Uluslararası
sistem, bu konuyla ilgili yıllardır ilkeler geliştirmeye çalışıyor. Ortak bir
terminoloji yaratarak, ülkelerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde, o işlemin
nasıl değerlendirilmesi gerektiğini, o işlemle ilgili gelirin nereye
atfedileceğini, vergilemenin hangi prensipler altında ve hangi sınırlarla
yapılacağının en azından ilkesel olarak kararlaştırmaya çalışıyor. Çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları bu aşamada devreye giriyor. Türkiye’nin de
halihazırda 89 ülkeyle imzalamış olduğu ve yürürlükte bulunan çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşması (ÇVÖA) mevcut.
ÇVÖA
anlaşmaları OECD model anlaşması baz alınarak hazırlanan, iki ülkenin
karşılıklı olarak gelir üzerinden alınan vergilerle ilgili olarak uygulamanın
nasıl olacağını gösteren bir yol haritası aslında. Anlaşmalar mukimliğin nasıl
belirleneceğini, işyerinin hangi durumlarda oluşup/oluşmayacağını, ticari
kazançların ya da serbest meslek kazançlarının nasıl vergilendirileceğini, iki
ülke arsında faiz ya da temettü ödemesi oluştuğunda vergilemenin nasıl
olacağını belirliyor. Fakat taraf devletlerin ilgili vergi idarelerince
anlaşmanın uygulanması sırasında bazen hatalı işlemler ve yorumlar veya ilgili
anlaşma hükümlerinin dikkate alınmaması gibi durumlar oluşabiliyor. Bu
senaryoda da ÇVÖA’nın genellikle 24’üncü maddesinde düzenlenen “Karşılıklı
Anlaşma Usulü” (KAU) devreye girebilmektedir.
Madde
metnindeki ifadeleri tekrar buraya alıntılamaktansa, sistemin nasıl işlediğini
açıklamaya çalışacağım bir örnek üzerinden:
KAU, anlaşmaya
taraf devletlerin birinde mukim olanların, taraf devletlerden herhangi birinde
veya her ikisinde de kendilerine yönelik yapılan işlemlerin, ÇVÖA öngörülen
vergileme hükümlerine uygun olmadığı veya olmayacağı sonucuna varmaları
durumunda, nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini anlatıyor. Örneğin, Türkiye’de
yerleşik bir şirketsiniz ve artık yurtdışında da iş ve işlemleriniz var,
yurtdışında da vergi ödemeye başladınız. Taraf devletlerden herhangi birinde
(örneğin Kırgızistan’da) işyerinizin oluşmadığı halde, şirketinizin işyeri
oluşmuş gibi ticari kazancının hesaplanıp, vergilendirildiğini düşünüyorsunuz.
Ya da ticari kazançlarla ilgili ÇVÖA’nda stopaj yoluyla vergileme öngörülmediği
halde, Kırgızistan’da şirketiniz gelirlerinden vergi kesintisi yapılması ile
karşı karşıyasınız. Bu durumda yapmanız gereken mukimi olduğunuz devletin
yetkili makamına, yani Gelir İdaresi Başkanlığı’na (GIB) yazılı olarak
başvurmak. GIB konuyla ilgili yayımladığı Karşılıklı Anlaşma Usulu Rehberi’nde
izlenmesi gereken prosedürleri anlaşılır bir dille anlatıyor. Rehbere GIB’in
sayfasından ulaşılabiliyor.
https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/CifteVergilendirme/KAU_Kilavuzu2019.pdf
Rehberde 01.01.2022’den önce yapılan başvurular için diye belirtilse de,
tanımlar, ana ilkeler açısından halen geçerli, göz atmakta fayda var. Bilindiği
üzere 7338 sayılı Kanun ile iç mevzuta da KAU dahil edildi. VUK Ek maddeler 14,
15, 16, 17 ve 18, 01.01.2022 tarihinden itibaren yapılacak başvuruları
düzenliyor. Ek Madde 14’de, ÇVÖA hükümlerine aykırı olarak vergilendirildiği
veya bu şekilde vergilendirileceğine ilişkin “kuvvetli emareler”den
bahsedilmekte. Bu ifade önemli, zira GIB ayrıntılı bir dosya talep etmekte
mükelleflerden, yurtdışında yapılan işin niteliği, süresi, sözleşmeler,
personel gidiş gelişleri olması durumunda ülkeye giriş çıkış tarihlerine kadar
ayrıntılı bir dosya. Bu dosya ile mükellefin anlaşmaya taraf diğer ülkede
fazladan, haksız olarak vergilendirildiğine ilişkin “kuvvetli emare”yi sunması
bekleniyor. Başvurunun değerlendirilmesi için ÇVÖA’nda öngörülen sürede
yapılması gerekmekte. Eğer anlaşmada bir süre sınırı yoksa, anlaşmaya aykırı
vergileme işleminden mükellefin ilk haberdar olduğu tarihten itibaren 3 yıl
içinde yapılması esastır.
Bu yazımızda,
KAU kavramını ve bu usule başvuruyu genel olarak anlatmaya çalıştım. Bir
sonraki yazımızda KAU’nün ilerleyen süreçlerini ve yasal sonuçlarını açıklamaya
çalışacağım.