Dijital
ekonominin vergilendirilmesine yönelik olarak küresel ölçekte kabul gören bir
çözüm üretilememesi, ülkeleri alternatif arayışlara yönlendirmektedir. Dijital
ortamda sunulan hizmetlerin vergilendirilmesini amaçlayan “dijital hizmet
vergisi” de 7 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan 7194 sayılı Kanun ile
mevzuatımızdaki yerini almış ve 1 Mart 2020’den itibaren yürürlüğe girmiştir.
7194 sayılı
Kanun’da yer alan geniş kapsamlı tanımlar, dijital ortamda sunulan neredeyse
her türlü hizmeti da vergiye tabi hale getirmektedir. Dijital ortamda sunulan
reklamlar, her türlü dijital içerik satışları ve dijital platform
işletilmesinden elde edilen hasılat %7,5 oranında dijital hizmet vergisine tabi
olup, hizmet sağlayıcı firmanın yurt dışında mukim olması Türkiye’de dijital
hizmet vergisi mükellefiyetini etkilememektedir.
Dijital hizmet
vergisi kapsamına giren hizmetlere ilişkin olarak Türkiye’de elde edilen
hasılatı 20 milyon TL’den ve dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon
Euro’dan az olan işletmeler dijital hizmet vergisinden muaftır. Bu yönüyle,
dijital hizmet vergisi esas olarak global ölçekte faaliyet gösteren teknoloji
şirketlerinin Türkiye kaynaklı gelirlerini vergilemeyi hedeflemektedir.
Dijital
hizmet vergisinin bütçemize etkisi
2020 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda dijital hizmet vergisine yönelik bir bütçe
tahmini yer almasa da, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan
bilgilere göre 2020 yılının Nisan-Kasım döneminde dijital hizmet vergisi
gelirleri 951 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu rakam, dijital
hizmet vergisi mükelleflerinin ilgili dönemde Türkiye kaynaklı olarak elde
ettikleri hasılatın 12.6 milyar TL’nin üzerinde olduğunu göstermektedir.
Aralık-2020 dönemine ilişkin bütçe gerçekleşmeleri henüz açıklanmasa da,
dijital hizmet vergisinden 2020 yılında elde edilen vergi gelirlerinin 1 milyar
TL’yi aşacağı anlaşılmaktadır. 2021 yılı bütçesinde ise 1.424.746.000 TL’lik
dijital hizmet vergisi gelir tahmini yer almaktadır. Dijital ortamda sunulan
hizmetlere talebin arttığı değerlendirildiğinde, bu hedefe ulaşılmasının zor
olmayacağı düşünülmektedir.
Diğer
ülkelerde dijital hizmet vergisi uygulaması
Aralarında
İngiltere, Fransa, Avusturya, İtalya, İspanya ve Hindistan’ın da bulunduğu çok
sayıda ülke, dijital ortamda sunulan çeşitli hizmetlerin vergilendirilmesine
yönelik olarak dijital hizmet vergisini uygulamaya koymuştur.
Söz konusu
ülkelerdeki dijital hizmet vergisi uygulamaları incelendiğinde, en yüksek
oranın Türkiye’de uygulandığı görülmektedir. Fransa ve İtalya’da uygulanan
vergi oranı %3 iken, İngiltere’de vergi oranı %2’dir. Genel itibariyle diğer
ülkelerde vergi oranlarının % 1 ile %3 arasında olduğu söylenebilir. Fransa,
İngiltere ve İtalya’da dijital hizmet vergisi yıllık olarak beyan edilmektedir.
Türkiye’de grup firmaları arasındaki işlemlere ilişkin herhangi bir istisna
düzenlemesi yer almasa da, Fransa, İngiltere ve İtalya’da grup içi işlemler
dijital hizmet vergisi kapsamı dışında tutulmuştur. Diğer taraftan, verginin
konusuna giren işlemler karşılaştırıldığında en geniş kapsamlı verginin yine
Türkiye’de uygulandığı göze çarpacaktır.
ABD,
Fransız mallarına yönelik ilave gümrük vergilerinde geri adım attı
ABD Ticaret
Temsilciliği Ofisi (US Trade Representative Office) tarafından 6 Aralık 2019’da
yapılan açıklamada, Fransa tarafından uygulanan dijital hizmet vergisinin
ayrımcılığa sebep olduğu ve ABD şirketlerini olumsuz etkilediği gerekçesiyle rekabet
soruşturması başlatıldığı ifade edilmiştir. Yürütülen soruşturma kısa sürede
tamamlanmış olup, 16 Temmuz 2020’de yapılan açıklamada Fransa’dan ithal
edilecek çeşitli kozmetik ürünler için %25 ilave gümrük vergisi alınacağı belirtilmiştir.
ABD tarafından Fransa’dan ithal edilecek ürünlere yönelik bu verginin, yıllık
ortalama 1.3 milyar dolarlık bir ticareti etkilemesi öngörülmekteydi. Söz
konusu verginin 6 Ocak 2021 tarihinden itibaren uygulanması planlanıyordu. Ancak,
ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi tarafından 7 Ocak 2021’de yapılan açıklamada,
Fransa’dan ithal edilecek ürünlere yönelik %25 gümrük vergisinin, dijital
hizmet vergisi uygulayan diğer ülkeler için yürütülen soruşturmaların
tamamlanmasına kadar askıya alındığı bildirildi.
ABD’nin
dijital hizmet vergisi uygulayan diğer ülkelere yönelik soruşturması
ABD Ticaret
Temsilciği Ofisi tarafından 2 Haziran 2020’de yapılan açıklamada, dijital
hizmet vergisi uygulayan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelere yönelik
rekabet soruşturulması başlatıldığı ifade edilmişti. 7 Ocak 2021 tarihinde ise
Türkiye, Hindistan ve İtalya’ya yönelik soruşturmaların tamamlandığı açıklandı.
Diğer taraftan; Avusturya, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Endonezya, İspanya ve
İngiltere’ye yönelik soruşturmalar halen devam etmektedir.
ABD’nin
Türkiye’ye yönelik rekabet soruşturması
Türkiye’nin uyguladığı
dijital hizmet vergisine yönelik olarak ABD Ticaret Temsilciği Ofisi tarafından
hazırlanan kapsamlı bir rapor hazırlanmıştır. Raporda yer alan önemli konular
aşağıdaki şekildedir.
-
Türkiye tarafından uygulanan dijital hizmet vergisi, ABD merkezli
dijital hizmet sağlayıcılar açısından ayrımcılık yaratmaktadır. Bu ayrımcılık,
iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, sadece dijital ortamda sunulan
hizmetler dijital hizmet vergisinin kapsamına girmekte olup, benzer hizmetlerin
dijital ortam dışında sunulması halinde vergi uygulanmamaktadır. İkincisi ise,
dijital hizmet vergisi mükellefiyetine yönelik yüksek hadler Türk şirketlerini
dijital hizmet vergisi kapsamı dışında bırakırken, ağırlıklı olarak ABD
merkezli şirketlere vergisel yük getirmektedir. Her ne kadar rakamlar kesin
olarak bilinemese de, ABD Ticaret Temsilciği tarafından yapılan araştırmalarda
Türkiye’de dijital hizmet vergisi kapsamına giren şirket sayısının 61 olduğu ve
bunlardan 42 tanesinin ABD merkezli olduğu ifade edilmektedir. Dijital hizmet
vergisi mükellefleri arasında Türkiye merkezli şirketler yer almamaktadır.
-
Türkiye’de uygulanan dijital hizmet vergisi, üç özelliği itibariyle
uluslararası vergilendirme ilkeleriyle uyumlu değildir. Öncelikle, dijital
hizmet vergisi net kazanç üzerinden değil, brüt hasılat üzerinden alınmaktadır.
Diğer taraftan, dijital hizmet vergisi mükellefiyeti için yabancı kurumların
Türkiye’de işyerinin bulunmasına yönelik bir şart aranılmamaktadır. Ayrıca,
şirketlerin hasılatlarının değişebilmesi ve vergi oranı belirleme konusunda
Cumhurbaşkanı’na yetki verilmesi, vergiye tabi olup olmama ve ödenecek vergi
miktarı konusunda belirsizliklere yol açmaktadır.
-
Dijital hizmet vergisi, ABD merkezli şirketler üzerinde yük
oluşturmakta ve ticareti sınırlamaktadır. Dijital hizmet vergisinin ABD
merkezli şirketlere yıllık maliyetinin
100 milyon dolar olması öngörülmektedir. Dijital hizmet vergisinin net
kazanç yerine hasılat üzerinden alınması ve işyeri şartı aranılmaksızın
uygulanması bu vergi yükünü artırmaktadır. Türkiye’de uygulanan %7,5’lik vergi
oranı, diğer ülkelerin oldukça üzerindedir. Vergi oranının %15’e kadar
çıkarılması ise ABD şirketlerine önemli bir mali yük getirebilecektir. Dijital
hizmet vergisine bağlı beyan ve raporlama yükümlülükleri, ABD merkezli
şirketler için ilave maliyetler de oluşturmaktadır. Dijital hizmet vergisi
ayrıca mükerrer vergilemeye sebebiyet vermektedir. Ayrıca, vergisel düzenlemelerin
ihlal edilmesi, ilgili dijital platforma erişimin engellenmesi gibi ağır bir
yaptırım içermektedir.
Dijital
hizmet vergisi, Türkiye-ABD ticaretini nasıl etkileyecek?
Dijital hizmet
vergisi uygulayan diğer ülkelere yönelik ABD tarafından yürütülen
soruşturmaların da neticelenmesinin ardından, ABD’nin önemli aksiyonlar alması
beklenmektedir. Fransa örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de ABD’ye ihraç edilecek
mallar için ilave vergisel yükümlülükleri söz konusu olabilecektir. ABD’de
uygulanacak ilave gümrük vergilerinin, rekabet avantajımızı kaybetmemize
ve ilgili Türk mallarına olan talebin azalmasını
sebebiyet vereceği değerlendirilmektedir. Türkiye’den ABD’ye her yıl ortalama
10 milyar dolarlık ihracat yapıldığı düşünüldüğünde, dijital hizmet vergisi
uygulamasına yönelik gelişmelerin ihracatçılarımızı olumsuz etkilemesi
muhtemeldir.
Sorumlu
vergicilik bakışıyla…
Dijital ekonominin
vergilendirilmesine yönelik olarak ülkemizde geçtiğimiz yıllarda önemli adımlar
atılmıştır. Bu adımların ilki, vergi mükellefiyeti bulunmayan gerçek kişilere
elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin KDV mükellefiyetidir. İlgili
düzenlemeler 2018 yılı başında yürürlüğe girmiş olup, gerçek kişilere
elektronik ortamda hizmet sunan çok sayıda yabancı şirket KDV-3 mükellefiyeti
tesis ettirerek Türkiye’de vergi öder duruma gelmiştir. KDV’nin bir dolaylı
vergi olduğu düşünüldüğünde, burada nihai vergi yükü şirketlerden ziyade nihai
tüketicilerin üzerinde kalmaktadır.
Diğer taraftan,
2019 yılı başında yürürlüğe giren 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca,
internet ortamında sunulan reklam hizmetlerine ilişkin yurt dışına yapılan
ödemeler üzerinden %15 stopaj yapılmasını öngörmektedir. Konuya ilişkin
Tebliğ’de yer alan örnek ve vergi idaresinin yaklaşımı çerçevesinde, yurt
dışına reklam ödemesi yapan mükellefler çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarını uygulayıp uygulamama konusunda tereddüt yaşayabilmektedir. Zira,
çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları uyarınca Türkiye’de yer alan bir
işyeri aracılığıyla elde edilen ticari
kazançlar üzerinde Türkiye’nin vergilendirme hakkı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, söz konusu stopajın uygulama alanı sınırlı kalmaktadır.
Dijital hizmet
vergisi ile, global teknoloji şirketlerinin Türkiye kaynaklı gelirlerinin
vergilendirilmesi amacına ulaşılmıştır. Bu çerçevede, sayıları az da olsa büyük
ölçekli yabancı şirketler Türkiye’de dijital hizmet vergisi yönünden
mükellefiyet tesis ettirmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere, 2021 yılında bu
şirketlerin Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden 1.4 milyar TL dijital hizmet
vergisi alınacağı tahmin edilmektedir. Kapsamının çok geniş olması, hasılat
üzerinden alınması ve yüksek oranı sebebiyle dijital hizmet vergisi Türkiye
kaynaklı gelir elde eden yabancı kurumlar açısından önemli bir maliyet unsuru
haline gelmiştir.
OECD’nin 2013
yılında duyurduğu BEPS (matrah aşındırma ve kar aktarımı) 1 numaralı eylem
planı olan dijital ekonomideki zorlukların tanımlanmasına yönelik çalışmalar
devam etmek olup, bu çalışmalar dijital faaliyetlerin vergilendirilmesi
sorununu ortak bir yaklaşıma kavuşturmayı hedeflemektedir. Ancak, bugüne kadar global
ölçekte kabul gören adil bir çözüm üretilebilmiş değildir. Bu sebeple ülkeler,
dijital ortamda sunulan hizmetlerin vergilendirilmesine yönelik dijital hizmet
vergisi gibi yollara başvurmak durumunda kalmıştır.
Uluslararası
alanda genel kabul gören vergilendirme prensipleri belirlenmediği ve hayata
geçirilmediği sürece, dijital hizmet vergisi pek çok tartışmayı da beraberinde
getirecektir. Geldiğimiz noktada, ABD tarafından yürütülen rekabet
soruşturmalarının neticelenmesinin ardından, dijital ekonominin
vergilendirilmesine yönelik bireysel çözüm üreten çoğu ülkenin ABD ile olan
ticari ilişkilerinin etkilenmesi muhtemeldir.
