Bir Yıllık Geçmişiyle Dijital Hizmet Vergisi

Yayınlanma Tarihi: 13 Ocak 2021


Dijital ekonominin vergilendirilmesine yönelik olarak küresel ölçekte kabul gören bir çözüm üretilememesi, ülkeleri alternatif arayışlara yönlendirmektedir. Dijital ortamda sunulan hizmetlerin vergilendirilmesini amaçlayan “dijital hizmet vergisi” de 7 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan 7194 sayılı Kanun ile mevzuatımızdaki yerini almış ve 1 Mart 2020’den itibaren yürürlüğe girmiştir.

 

7194 sayılı Kanun’da yer alan geniş kapsamlı tanımlar, dijital ortamda sunulan neredeyse her türlü hizmeti da vergiye tabi hale getirmektedir. Dijital ortamda sunulan reklamlar, her türlü dijital içerik satışları ve dijital platform işletilmesinden elde edilen hasılat %7,5 oranında dijital hizmet vergisine tabi olup, hizmet sağlayıcı firmanın yurt dışında mukim olması Türkiye’de dijital hizmet vergisi mükellefiyetini etkilememektedir.

 

Dijital hizmet vergisi kapsamına giren hizmetlere ilişkin olarak Türkiye’de elde edilen hasılatı 20 milyon TL’den ve dünya genelinde elde edilen hasılatı 750 milyon Euro’dan az olan işletmeler dijital hizmet vergisinden muaftır. Bu yönüyle, dijital hizmet vergisi esas olarak global ölçekte faaliyet gösteren teknoloji şirketlerinin Türkiye kaynaklı gelirlerini vergilemeyi hedeflemektedir.

 

Dijital hizmet vergisinin bütçemize etkisi

 

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda dijital hizmet vergisine yönelik bir bütçe tahmini yer almasa da, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan bilgilere göre 2020 yılının Nisan-Kasım döneminde dijital hizmet vergisi gelirleri 951 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu rakam, dijital hizmet vergisi mükelleflerinin ilgili dönemde Türkiye kaynaklı olarak elde ettikleri hasılatın 12.6 milyar TL’nin üzerinde olduğunu göstermektedir. Aralık-2020 dönemine ilişkin bütçe gerçekleşmeleri henüz açıklanmasa da, dijital hizmet vergisinden 2020 yılında elde edilen vergi gelirlerinin 1 milyar TL’yi aşacağı anlaşılmaktadır. 2021 yılı bütçesinde ise 1.424.746.000 TL’lik dijital hizmet vergisi gelir tahmini yer almaktadır. Dijital ortamda sunulan hizmetlere talebin arttığı değerlendirildiğinde, bu hedefe ulaşılmasının zor olmayacağı düşünülmektedir.

 

Diğer ülkelerde dijital hizmet vergisi uygulaması

 

Aralarında İngiltere, Fransa, Avusturya, İtalya, İspanya ve Hindistan’ın da bulunduğu çok sayıda ülke, dijital ortamda sunulan çeşitli hizmetlerin vergilendirilmesine yönelik olarak dijital hizmet vergisini uygulamaya koymuştur.

 

Söz konusu ülkelerdeki dijital hizmet vergisi uygulamaları incelendiğinde, en yüksek oranın Türkiye’de uygulandığı görülmektedir. Fransa ve İtalya’da uygulanan vergi oranı %3 iken, İngiltere’de vergi oranı %2’dir. Genel itibariyle diğer ülkelerde vergi oranlarının % 1 ile %3 arasında olduğu söylenebilir. Fransa, İngiltere ve İtalya’da dijital hizmet vergisi yıllık olarak beyan edilmektedir. Türkiye’de grup firmaları arasındaki işlemlere ilişkin herhangi bir istisna düzenlemesi yer almasa da, Fransa, İngiltere ve İtalya’da grup içi işlemler dijital hizmet vergisi kapsamı dışında tutulmuştur. Diğer taraftan, verginin konusuna giren işlemler karşılaştırıldığında en geniş kapsamlı verginin yine Türkiye’de uygulandığı göze çarpacaktır.

 

ABD, Fransız mallarına yönelik ilave gümrük vergilerinde geri adım attı

 

ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi (US Trade Representative Office) tarafından 6 Aralık 2019’da yapılan açıklamada, Fransa tarafından uygulanan dijital hizmet vergisinin ayrımcılığa sebep olduğu ve ABD şirketlerini olumsuz etkilediği gerekçesiyle rekabet soruşturması başlatıldığı ifade edilmiştir. Yürütülen soruşturma kısa sürede tamamlanmış olup, 16 Temmuz 2020’de yapılan açıklamada Fransa’dan ithal edilecek çeşitli kozmetik ürünler için %25 ilave gümrük vergisi alınacağı belirtilmiştir. ABD tarafından Fransa’dan ithal edilecek ürünlere yönelik bu verginin, yıllık ortalama 1.3 milyar dolarlık bir ticareti etkilemesi öngörülmekteydi. Söz konusu verginin 6 Ocak 2021 tarihinden itibaren uygulanması planlanıyordu. Ancak, ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi tarafından 7 Ocak 2021’de yapılan açıklamada, Fransa’dan ithal edilecek ürünlere yönelik %25 gümrük vergisinin, dijital hizmet vergisi uygulayan diğer ülkeler için yürütülen soruşturmaların tamamlanmasına kadar askıya alındığı bildirildi.

 

ABD’nin dijital hizmet vergisi uygulayan diğer ülkelere yönelik soruşturması

 

ABD Ticaret Temsilciği Ofisi tarafından 2 Haziran 2020’de yapılan açıklamada, dijital hizmet vergisi uygulayan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelere yönelik rekabet soruşturulması başlatıldığı ifade edilmişti. 7 Ocak 2021 tarihinde ise Türkiye, Hindistan ve İtalya’ya yönelik soruşturmaların tamamlandığı açıklandı. Diğer taraftan; Avusturya, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Endonezya, İspanya ve İngiltere’ye yönelik soruşturmalar halen devam etmektedir. 

 

ABD’nin Türkiye’ye yönelik rekabet soruşturması

 

Türkiye’nin uyguladığı dijital hizmet vergisine yönelik olarak ABD Ticaret Temsilciği Ofisi tarafından hazırlanan kapsamlı bir rapor hazırlanmıştır. Raporda yer alan önemli konular aşağıdaki şekildedir.

 

-          Türkiye tarafından uygulanan dijital hizmet vergisi, ABD merkezli dijital hizmet sağlayıcılar açısından ayrımcılık yaratmaktadır. Bu ayrımcılık, iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, sadece dijital ortamda sunulan hizmetler dijital hizmet vergisinin kapsamına girmekte olup, benzer hizmetlerin dijital ortam dışında sunulması halinde vergi uygulanmamaktadır. İkincisi ise, dijital hizmet vergisi mükellefiyetine yönelik yüksek hadler Türk şirketlerini dijital hizmet vergisi kapsamı dışında bırakırken, ağırlıklı olarak ABD merkezli şirketlere vergisel yük getirmektedir. Her ne kadar rakamlar kesin olarak bilinemese de, ABD Ticaret Temsilciği tarafından yapılan araştırmalarda Türkiye’de dijital hizmet vergisi kapsamına giren şirket sayısının 61 olduğu ve bunlardan 42 tanesinin ABD merkezli olduğu ifade edilmektedir. Dijital hizmet vergisi mükellefleri arasında Türkiye merkezli şirketler yer almamaktadır.

 

-          Türkiye’de uygulanan dijital hizmet vergisi, üç özelliği itibariyle uluslararası vergilendirme ilkeleriyle uyumlu değildir. Öncelikle, dijital hizmet vergisi net kazanç üzerinden değil, brüt hasılat üzerinden alınmaktadır. Diğer taraftan, dijital hizmet vergisi mükellefiyeti için yabancı kurumların Türkiye’de işyerinin bulunmasına yönelik bir şart aranılmamaktadır. Ayrıca, şirketlerin hasılatlarının değişebilmesi ve vergi oranı belirleme konusunda Cumhurbaşkanı’na yetki verilmesi, vergiye tabi olup olmama ve ödenecek vergi miktarı konusunda belirsizliklere yol açmaktadır.

 

-          Dijital hizmet vergisi, ABD merkezli şirketler üzerinde yük oluşturmakta ve ticareti sınırlamaktadır. Dijital hizmet vergisinin ABD merkezli şirketlere yıllık maliyetinin  100 milyon dolar olması öngörülmektedir. Dijital hizmet vergisinin net kazanç yerine hasılat üzerinden alınması ve işyeri şartı aranılmaksızın uygulanması bu vergi yükünü artırmaktadır. Türkiye’de uygulanan %7,5’lik vergi oranı, diğer ülkelerin oldukça üzerindedir. Vergi oranının %15’e kadar çıkarılması ise ABD şirketlerine önemli bir mali yük getirebilecektir. Dijital hizmet vergisine bağlı beyan ve raporlama yükümlülükleri, ABD merkezli şirketler için ilave maliyetler de oluşturmaktadır. Dijital hizmet vergisi ayrıca mükerrer vergilemeye sebebiyet vermektedir. Ayrıca, vergisel düzenlemelerin ihlal edilmesi, ilgili dijital platforma erişimin engellenmesi gibi ağır bir yaptırım içermektedir.

 

Dijital hizmet vergisi, Türkiye-ABD ticaretini nasıl etkileyecek?

 

Dijital hizmet vergisi uygulayan diğer ülkelere yönelik ABD tarafından yürütülen soruşturmaların da neticelenmesinin ardından, ABD’nin önemli aksiyonlar alması beklenmektedir. Fransa örneğinde olduğu gibi, Türkiye’de ABD’ye ihraç edilecek mallar için ilave vergisel yükümlülükleri söz konusu olabilecektir. ABD’de uygulanacak ilave gümrük vergilerinin, rekabet avantajımızı kaybetmemize ve  ilgili Türk mallarına olan talebin azalmasını sebebiyet vereceği değerlendirilmektedir. Türkiye’den ABD’ye her yıl ortalama 10 milyar dolarlık ihracat yapıldığı düşünüldüğünde, dijital hizmet vergisi uygulamasına yönelik gelişmelerin ihracatçılarımızı olumsuz etkilemesi muhtemeldir.

 

Sorumlu vergicilik bakışıyla…

 

Dijital ekonominin vergilendirilmesine yönelik olarak ülkemizde geçtiğimiz yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Bu adımların ilki, vergi mükellefiyeti bulunmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin KDV mükellefiyetidir. İlgili düzenlemeler 2018 yılı başında yürürlüğe girmiş olup, gerçek kişilere elektronik ortamda hizmet sunan çok sayıda yabancı şirket KDV-3 mükellefiyeti tesis ettirerek Türkiye’de vergi öder duruma gelmiştir. KDV’nin bir dolaylı vergi olduğu düşünüldüğünde, burada nihai vergi yükü şirketlerden ziyade nihai tüketicilerin üzerinde kalmaktadır.

 

Diğer taraftan, 2019 yılı başında yürürlüğe giren 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca, internet ortamında sunulan reklam hizmetlerine ilişkin yurt dışına yapılan ödemeler üzerinden %15 stopaj yapılmasını öngörmektedir. Konuya ilişkin Tebliğ’de yer alan örnek ve vergi idaresinin yaklaşımı çerçevesinde, yurt dışına reklam ödemesi yapan mükellefler çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını uygulayıp uygulamama konusunda tereddüt yaşayabilmektedir. Zira, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları uyarınca Türkiye’de yer alan bir işyeri aracılığıyla  elde edilen ticari kazançlar üzerinde Türkiye’nin vergilendirme hakkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu stopajın uygulama alanı sınırlı kalmaktadır.

 

Dijital hizmet vergisi ile, global teknoloji şirketlerinin Türkiye kaynaklı gelirlerinin vergilendirilmesi amacına ulaşılmıştır. Bu çerçevede, sayıları az da olsa büyük ölçekli yabancı şirketler Türkiye’de dijital hizmet vergisi yönünden mükellefiyet tesis ettirmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere, 2021 yılında bu şirketlerin Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden 1.4 milyar TL dijital hizmet vergisi alınacağı tahmin edilmektedir. Kapsamının çok geniş olması, hasılat üzerinden alınması ve yüksek oranı sebebiyle dijital hizmet vergisi Türkiye kaynaklı gelir elde eden yabancı kurumlar açısından önemli bir maliyet unsuru haline gelmiştir.

 

OECD’nin 2013 yılında duyurduğu BEPS (matrah aşındırma ve kar aktarımı) 1 numaralı eylem planı olan dijital ekonomideki zorlukların tanımlanmasına yönelik çalışmalar devam etmek olup, bu çalışmalar dijital faaliyetlerin vergilendirilmesi sorununu ortak bir yaklaşıma kavuşturmayı hedeflemektedir. Ancak, bugüne kadar global ölçekte kabul gören adil bir çözüm üretilebilmiş değildir. Bu sebeple ülkeler, dijital ortamda sunulan hizmetlerin vergilendirilmesine yönelik dijital hizmet vergisi gibi yollara başvurmak durumunda kalmıştır.

 

Uluslararası alanda genel kabul gören vergilendirme prensipleri belirlenmediği ve hayata geçirilmediği sürece, dijital hizmet vergisi pek çok tartışmayı da beraberinde getirecektir. Geldiğimiz noktada, ABD tarafından yürütülen rekabet soruşturmalarının neticelenmesinin ardından, dijital ekonominin vergilendirilmesine yönelik bireysel çözüm üreten çoğu ülkenin ABD ile olan ticari ilişkilerinin etkilenmesi muhtemeldir.

 

Celal Küpeli
Global Vergi Danışmanlığı, Direktör
ckupeli@kpmg.com