Bakış 15. Sayı Yayımlandı

Yayınlanma Tarihi: 15 Kasım 2019



Küresel çapta ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmeleri ile Brexit sürecinin etkisinde geçen 2019’un ilk yarısında, küresel ekonomik görünüm üzerindeki aşağı yönlü riskler arttı. Haziran sonunda yapılan G-20 Liderler Zirvesi’nde ticaret görüşmelerinin devam etmesi konusunda anlaşmaya varılsa da yakın dönemde herkesi memnun edebilecek bir yol bulunması zor görünüyor. Bu belirsizlik hali, 2019’un ikinci çeyreği boyunca petrol fiyatlarında dalgalanmalara neden olurken; küresel finansal piyasalarda da kırılgan bir seyir izlenmesine neden oldu.

Küresel sanayi üretimi verileri ilk çeyrekte bir önceki döneme göre ortalamada yüzde 0,3 büyümeden sonra, Nisan’da yüzde 0,6 küçüldü. Küresel ticaret hacmi ise ilk çeyrekteki yüzde 0,2’lik ortalama gerilemenin ardından, Nisan’da da yüzde 0,7 oranında daraldı. Dünya ekonomisinde bütünüyle karamsar olmasa da ‘temkinli’ duruşun korunmasını gerektiren bu tablo, merkez bankalarının atacağı adımları da daha önemli hale getirmiş durumda. Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası ECB başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerden gelen destekleyici para politikası sözlü yönlendirmeleri, Fed’in beklenen faiz indirimi ile birlikte, küresel ekonomideki riskleri kısmen sınırlayan bir işlev görmeye devam ediyor.​

Türkiye’ye baktığımızda ise, 2018’in son çeyreğinin ardından, 2019’un ilk çeyreğinde de yıllık bazda yüzde 2,6 küçülen ekonomi önemli bir sınavdan geçiyor. Yılın geri kalanında ekonomik işleyiş dengelenme süreciyle şekillenmeye devam edecek. Ancak ikinci çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, 2019’un tamamının yüzde 1 civarında küçülme ile tamamlanacağı öngörüsünü güçlendiriyor. Tüm bunların yanı sıra yılın ilk yarısı, enflasyon ve cari açıktaki iyileşme ile faizlerde düşüş sürecine girilen bir dönem olarak anılmayı da hak ediyor. Bu eğilimin devamı, makroekonomik çerçevenin ve yatırımcı güveninin güçlendirilmesine bağlı.