2019’un ilk çeyreğini geride bırakırken, dünya ekonomisinin gündemini 2018 sonunda olduğu gibi yine ABD ve Çin arasındaki ticaret görüşmeleri ve Brexit süreci oluşturdu. 2018 ilk yarıda yıllık bazda yüzde 4 büyüyen dünya ticaret hacmi, 2018 ikinci yarıda ancak yüzde 2,5’lik bir büyüme kaydedebilmişti. 2019’un ilk çeyreğinde ise küresel ticaret yatay bir seyir izledi. Uluslararası Para Fonu (IMF) 2018 yılında yüzde 3,6 olarak gerçekleşen dünya ekonomisinin büyüme hızının 2019 yılında yüzde 3,3’e düşeceğini, 2020’de ise tekrar yüzde 3,6’ya çıkacağını öngörüyor. 2018 son çeyreğinde yüzde 3’lük daralma yaşayan Türkiye ekonomisi, yıl genelinde GSYH’de yüzde 2,6’lık büyüme kaydetmiş oldu. İlk çeyrekte ise, 2019 yılına ilişkin beklentiler küresel ekonomideki belirsizliklerin yanında yurtiçindeki sıkı finansal koşullar nedeniyle olumsuz etkilendi. Hükümetin aldığı mikro tedbirler sayesinde enflasyonda 2018 son çeyrekten bu yana bir miktar iyileşme sağlansa da, gıda fiyatlarındaki yüksek oynaklık nedeniyle enflasyondaki iyileşme sınırlı kalıyor ve yukarı yönlü riskler önemini koruyor. Enflasyondaki iyileşme ve küresel eğilimler, önümüzdeki dönemde yurtiçinde finansal varlıkların seyri açısından oldukça önemli olacak. Ayrıca TCMB’nin para politikası duruşunu sadeleşme sürecinden geri dönüşsüz olarak koruması da önemli bir çapa görevi görüyor. Nisan ayı başlarında açıklanan yeni yapısal reform adımlarının kararlılıkla uygulanması ve özellikle eğitim ve hukuk alanlarının da yapısal reform kapsamına alınmasının, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeye ulaşması açısından son derece önemli olduğunu söyleyebiliriz.